24 Haziran 2008 Salı

!!! İNSAN BEYNİNİN GÜCÜ (Bu olay yaşanmıştır) !!!

Polonya'daki Lodz kasabasından çıkan tren, dükkânlara dondurma dağıtır. Görevlilerden ikisi, dondurmaları dükkâna taşımak için dondurma dolabının içine girer. O sırada dolabın kapağı kapanır ve içerde kalırlar. Dolabın kapağını vururlar ama onları duyan kimse yoktur. Öleceklerini anlarlar ve sürekli kendi ken-dilerine "Donucaz, donucaz..." diye mırıldanırlar.


İçlerinden bir tanesi kâğıda "Yavaş yavaş tenimiz donmaya başladı, artık dayanamıyoruz." diye yazı yazar. En sonunda bunlar donucaz diye diye donarak ölürler. O akşam onları orada bir kasabalı bulur ve polise haber verir. Olay yerine gelen polis bunların otopsisini yaparak donarak öldüklerini kamuoyuna açıklar.



AMA DOLAP SABAHTAN BERİ ÇALIŞMIYORDUR...

Lüks ve İsrafa Karşı İslam’ın Kanaat Ahlakı

Mehmet Şevket Eygi/08.06.2008

ANTİ-TÜKETİM konusunda bir kitap hazırlayacağım inşaallah. Yıllardır düşünüyorum, bir türlü gerçekleştiremiyorum.

Halkın bir kısmı korkunç, cehennemi, şeytanî bir israf ve lüks çukuruna düşmüştür. İsraf ve lüks dinimize, akla, vicdana, bilgeliğe, ahlâka, fazilete aykırıdır.

Türkiye halkı, İslâm’ın kanaat ve iktisat (tutumluluk) ahlâkına uygun bir hayat sürse, ülkemizin nimetleri hepimize bol bol yeter de artar. Kalanını da dünyada sefalet çeken kardeşlerimize ve insanlara göndeririz.

Bir vatandaşın, bir ailenin, bir toplumun kendisine yetecek miktardan fazla tüketmesi ve harcaması ahlâka aykırıdır.

Ülkemizde her sene, Afrika’daki Nijer ülkesinin bütün halkını bir sene doyuracak kadar ekmek çöpe atılıyormuş. Ne büyük vicdansızlık, ne büyük ahlâksızlık...

Markete gidiyor, nakit parası yok, kredi kartıyla alışveriş edecek... Kocaman bir araba alıyor, ihtiyacı olup olmadığını düşünmüyor, dolduruyor da dolduruyor. Kasada kartı veriyor, ödüyor. Asıl ödeme sonra... Bir yığın sıkıntı çekiyor, sonra devlete kızıyor. Kızılacak, öfkelenilecek bir surat görmek istiyorsa aynaya baksın!

Geçenlerde, elbise dolabımda hiç giyilmemiş yazlık bir ceket buldum, ona uyacak bir pantolon yoktu. Aksaray’daki yeraltı çarşısına pantolon almaya gittim, bir elbise mağazasının önünde 30 liraya kumaşı ve dikişi birinci sınıf yazlık elbiseler vardı. Niçin bu kadar ucuz diye sordum, görünmeyen yerlerinde küçük defoları varmış, seri sonuymuşlar. 30 lira verdim, bedenime uyan bir takım elbise aldım. Giydiğimde, bazı dostlarım, gayet şıksınız dediler, 30 liraya!..

Geçen hafta Beyazıt karakolu civarındaki geçitte yürüyordum, oradaki bir dükkândan son derece kaliteli ihraç malı, İstanbulin tipi boyna kadar düğmeli bir ceket aldım. Kaç lira verdim biliyor musunuz? Tam 10 lira!..

Birkaç ay önce Çemberlitaş ile Çarşıkapı arasında Mimar Hayrettin Camii altındaki bir ayakkabıcıdan birinci sınıf işçilik, kösele bir ayakkabı aldım, 39 lira. Niçin bu kadar ucuz? Seri sonu, artık o model üretilmiyor, maliyetinin altı fiyata satıyorlar.

Yeme içme konusunda da hiç lükse, israfa, gösterişe, gurura, kibre kapılmam. Halk, esnaf lokantalarında yemek yerim. “Dün Altınkemik restoranda beyaz şaraplı lüfer balığı zıkkımlandım” gibi meraklarım yoktur.

Kışları, Güney Amerika’da yaşayan devegiller cinsinden lama tüyünden yapılmış palto giyerim. Böyle paltolar Avrupa mağazalarında 1000 eurodan aşağıya satılmaz. Bendeniz sonuncu paltomu 90 liraya almıştım.

Gömleğe genellikle 10 lira veririm.

Bir iki yıl önce Sirkeci Ebussuud caddesindeki devlete ait gümrük malları mağazasından çok kaliteli ve gerçekten nefis kravatlar almıştım, tanesi 3 lira...

Geçenlerde Avrupa yelekleri aldım. Tanesi 2,5 lira...

Bereketli, rahat, huzurlu bir hayat sürmek isteyen kanaate ve iktisada riayet etsin.

Eve erzak alıyorum, yemekle bitiremiyorum.

Cebime harçlık koyuyorum, tükenmiyor...

Beslediğim kedilerin berekette ve bollukta rolleri olduğunu düşünüyorum.

Ben kedilere bir tabak yemek veriyorum, Allah bana bir sofra yemek ihsan ediyor.

Yaz geldi ya, açık bıraktığım pencerelerden kumrular evin içine yuvalar yaptılar. Yumurtladılar, kuluçkaya yattılar ve civciv çıkarttılar. Bazıları büyüdü, uçtu gitti.

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz “Kanaat bitmez tükenmez bir hazinedir” buyurmuşlardır.

Geçim sıkıntısı çekenlere, hanelerinde bereketsizlik olanlara tavsiyelerim;

1. Pahalı ve lüks şeyler almayınız ve yemeyiniz.

2. Makarna, nohut, yeşil mercimek, patates, kuru fasulye gibi gıda maddelerini alıp pişiriniz.

3. Doyduktan sonra kesinlikle yemeyiniz.

4. Balığın bol olduğu zamanlarda ucuz balık tüketiniz.

5. Pahalı ve lüks restoranlara gitmeyiniz.

6. Bazen simit, kızarmış ekmek, beyaz peynir, domates, zeytin veya zeytinyağı, limonlu çay ile kahvaltı ediniz (yemek yerine).

Bu dediklerimi yaparsanız bütçenizdeki açığı kapatabilirsiniz. Bu dediklerim mücerreptir (tecrübe edilmiştir).

Sakın ola kİ, “Müslümana her şeyin en iyisi layıktır” şeytanî felsefesine kapılmayınız. Müslüman her şeyin en iyisini, en lüksünü, en israflısını, en gösterişlisini tüketmez. Allah’ın bizlere en güzel örnek ve model olarak göndermiş ve göstermiş olduğu Peygamberimiz mütevâzı ve kanaatli yaşamışlardır, asla israf etmemişlerdir.

Kendinize karşı kanaatli, mütevazı, tutumlu olunuz; muhtaç kardeşlerinize karşı cömert olunuz, misafirlerinize ikram ediniz.

Türkiye çılgın bir israf ve lüks toplumu haline gelmiştir. İmkânı olan ölçüsüzce tüketiyor, yiyor, giyiniyor, saçıp savuruyor; imkânı olmayan vatandaşlar da bin bir sıkıntı içinde sürüm sürüm sürünüyor. Böyle bir toplum elbette sağlıklı, dengeli, faziletli bir toplum değildir. Öyle Müslümanlar görüyorum ki, kanaatli ve mütevazı yaşamaktan utanıyor, haya ediyor.

Marka fetişizmi... Lüks yerlerde yemek yeme tutkusu... Lüks meskenler, lüks otomobiller, lüks cep telefonları... “Benim televizyonum en pahalısından Plazma televizyonu, şu kadar bin lira... Benim paltom İtalya’da dikilmiş... Elbisem Davalaciro marka... Ayakkabılarım 750 lira...” Böyle küçük gururlar ve kibirler sergileyen kişiler acınacak mahlûklardır. Herifin elbisesi 5 bin dolarmış... Peki, ciğeri kaç para eder? 5 para etmez!.. Bir pislik tulumuna 5 bin dolarlık elbise giydirmişler... Hazret-i Ömer Efendimiz yamalı elbise giyermiş...

Kur’ân-ı Kerim’de müsrifler (saçıp savuranlar, israf edenler) için “Onlar şeytanın kardeşleridir” buyuruluyor. Dikkatli olalım, ayağımızı denk alalım, kanaatli ve mütevazı yaşayalım, şeytanın kardeşleri olmayalım.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Rating , 10 out of 10 based on 250 ratings