2 Temmuz 2008 Çarşamba

Osmanlı’da âile huzurunun kaynağı

31 Temmuz 2004 Cumartesi-Mehmet Oruç
Son yıllarda ısrarlı bir şekilde aile dinamitlenmekte. Aileyi yıkmak, parçalamak için ne gerekiyorsa yapılmakta. Aslında aile ile uğraşmak, evi otele çevirmek bindiği dalı kesmek, toplumun huzurunu bombalamak demektir. Kadının da “eşitlik” adı altında, “Eşitsizliğe” sürüklenmesidir.Bir milletin aile yapısı sağlam ise, devlet yapısı da sağlam ve uzun ömürlü olur. Bunun en güzel örneği Osmanlı toplumudur. Zaman zaman devlet bünyesinde görülen çatlaklıklar, isyanlar âile sayesinde toplumun geneline sıçramamış ve bu millet en zor dönemlerde bile içinde bulunduğu hâlden sağlam aile yapısı sayesinde rahatça silkinip ayakları üstünde durmasını bilmiştir. Ne zaman ki Osmanlı’da ailede de Batı’ya özenti başladı toplumda da huzur kalmadı. Osmanlı’da âile sağlamlığını temin eden başlıca âmil, dinimizin bildirdiği şekilde erkek ve kadının yaratılış gayelerine uygun olarak toplumda yerini almış olmasıdır. Erkek, rızkı temin için dış hizmette; hanım ise, âile yuvasını ve nesli muhâfazada içerde vazîfe görmüştür. Bu güzel iş bölümünün bir semeresi olarak da toplumun huzur kaynağı olan: “Büyüklere hürmet ve itâat, küçüklere şefkat ve muhabbet” prensibi teşekkül etmiştir.İşte bundan dolayı Osmanlı ailesi huzurluydu. Maddi sıkıntılar, geçim darlığı bu huzuru bozamıyordu. Geniş, büyük aile yapısı sevgi ve hürmeti artırıyordu. Osmanlı’nın bu huzurlu aile yapısı yabancı seyyahların da dikkatini çekmiştir. Dr. A. Brayer diyor ki: “Osmanlı’da çocuklar, yetişip olgunluk yaşına geldikleri zaman ana ve babalarının yanlarında bulunmakla iftihar ederler. Ana-babaları küçükken kendilerine nasıl şefkat gösterdilerse, çocuklar da aynı şekilde karşılık vermekle bahtiyar olurlar. Oysa diğer memleketlerde çok defa çocuklar olgunluk çağına girer girmez, ana ve babalarından ayrılırlar. Mâlî menfaatleri hususunda onlarla kıyasıya münakaşa ederler. Hattâ bazen kendileri refâh içinde yaşadıkları halde onları sefâlete yakın bir hayat içinde bırakırlar. Bunlar, ana-babalarına karşı onların kendilerini çok ihtiyaçları olduğu bir devrede âdetâ yabancılaşırlar. Sevgi saygı diye bir şey kalmaz.”Meşhur Fransız edîbi Pierro Loti, dini, kültürü ve ırkı başka olduğu halde İstanbul’da yaşayan Türkler’in, İslamî, nezih ahlâk ve âdâblarının hayranı olmuş dâimâ yazılarında bu duyguları tasvir etmiştir:“Müslüman Türkler’in hayatları, kelimenin tam mânâsı ile başka bir dünyâdır. Dünyânın başka hiçbir evinde, bir erkek hanımına bu derece saygılı ve hayran olamaz! Kadın evine o kadar düşkün, temizliğine o kadar meraklı, kocasının ev hasretini giderecek öylesine bir zekâ ve eğitime sahiptir ki, evin erkeği akşam üzeri büyük bir hasretle kapıdan girer. Kadının temizliği maddî plânda bir çiçek kadar saftır. Bu madde temizliği kadının rûh temizliğinden gelir. O kadın içki, kumar ve dış dünyâyı bilmez. Evinde mes’ûd bir hayat yaşar. Gönlünü Cenâb-ı Hakk’a, kocasına, çocuklarına bağlar. Zihnini fuzûlî şeylerden koruduğu için rahat ve huzurludur. Dolayısıyla ahlâklıdır. Böyle olunca yuvasının hürmete şâyân, şerefli bir unsuru olur.”Tahsin Ünal’ın Türk Siyasi Tarihi kitabında geçen, Amerikalı bir sosyoloğun tespiti de çok entersan: “Türklerin kısa zamanda Büyük devletler kurup uzun yıllar saltanat sürmelerinin altında, Türklerde çok kuvvetli bir aile hayatının olması yatar. Kadınla erkeği birbirine bağlayan kanundan ziyade manevi kuvvet; din, namus, iffet anlayışıdır. Her ne kadar Osmanlı’da bir erkek “üçten dokuza” sözü ile evlilik bağını koparabiliyor ise de, aklı başında bir Türk erkeğinin ağzından bu bir çift sözü almak için dokuz çift mandaya ihtiyaç vardır!..”

Yemek Duası

Dua
Yemeğe başlarken Besmele çekmek; yani “Bismillâhirrahmânirrahim” demek ve sonunda “Elhamdülillâh” demek sünnettir.

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

“Yemekten sonra; ‘Elhamdülillâhillezî et’amenâ hâzet-ta’âme ve rezekanâ min gayr-ı havlin minnâ ve lâ kuvvete.’ duâsını okuyanın günahları affolur.”

Yemekten sonra; (Elhamdülillâhillezî eşbe’anâ ve ervânâ min-gayri-havlin minnâ ve lâ kuvveh. Allahümme at’im-hüm kemâ at’amûnâ!) duâsını okumak da çok kıymetlidir.

Yemeklerden sonra, bu duâları da içine alan şu duâyı okumak daha uygundur:

“Elhamdülillâhillezî eşbe’anâ ve ervânâ min-gayri-havlin minnâ ve lâ kuvveh. Allahümme at’im-hüm kemâ at’amûnâ. Allahümmerzuknâ kalben takıyyen, mineşşirki beriyyen lâ kâfiren ve şakıyyen velhamdülillâhi rabbil’âlemin.”

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Rating , 10 out of 10 based on 250 ratings