10 Eylül 2008 Çarşamba

Oruçluya mekruh olanlar ve olmayanlar

Oruçluya mekruh olanlar ve olmayanlar
Sual: Oruçluya mekruh olan ve olmayan şeyler nelerdir?
CEVAP
Mekruh olanlar şunlardır:

1- Dişleri diş macunuyla fırçalamak,

2- Ramazan günü, iğne olmak, kendi isteğiyle ağız dolusu kusmak gibi bir sebeple oruç bozulursa, yolcu şehrine gelirse, kadının hayzı kesilirse, akşama kadar oruçlu gibi, sakınmaları gerekir; yiyip içmeleri mekruh olur.

3- İlaçla gargara mekruhtur. Eğer namazda okumaya mani olursa, ilaçla gargara etmek mekruh olmaz. Çünkü özür vardır.

4- Cünüp olma ihtimali varken, hanımını öpmek mekruh olur. Orucu bozacak derece çok öperse haram işlemiş olur. Çünkü orucu mazeretsiz bozmak haramdır.

Oruçluya mekruh olmayanlar:

1- Gece ihtilam olup, sahura kalkınca, imsak vaktine az kalmışsa, önce yemek yense, imsak çıktıktan sonra gusledilse, yani oruca cünüpken başlansa sahih olur. Daha sonra gusletmek caizdir.

2- Bozulursa kefaret olmasın diye, Ramazan orucuna imsak vaktinden sonra niyet etmek caizdir.

3- Ramazanda yatsıdan sonra hanımıyla beraber olunsa daha sonra geç vakitte uyuyup biraz sonra guslederiz dense, uyandıklarında da güneş doğmuş olsa, oruçlarına zarar gelmez. Fakat namaz kılmak için ilk fırsatta yıkanmak gerekir.

4- Orucun aksamaması için hayzı ilaçla geciktirmek caizdir.

5- Oruçluyken hayzı başlayan kadın, oruçlu gibi durmaz, yiyip içebilir

Kaynak:dinimizislam.com

İcad-i Çorba Tarifi

Evimizde bazen yaptığınız yemekler yenmez. Bir an önce çöpe atıp kurtulmak istersiniz.
Lakin Bundan sonra atmadan önce bir düşünün.
Bu gibi durumlarda mutlaka bir değerlendirme yolu vardır.

Örnek:
4 Kişilik
Nohut ve pilav arttı diyelim, ne yapsak diye düşünüyor iseniz. Buyurun çorba yapalım
Artan malzemenizin yanında
2 lt sıcak su ( Et suyu olursa daha güzel olur )
1 Yumurta
3 Yemek kaşığı yoğurt
2 Yemek kaşığı Un
Biraz limon
Zevkinize göre Baharat

Yumurta , un ve yoğurt ile baharatları beraber Karıştırın biraz Limon İlave edin.
Kalan Malzemelerimizi suyun içine boşaltarak diğer ilave malzemelerle beraber kısık ateşte karıştırmaya başlayın.Baharatları da ilave edebilirsiniz.

Kaynama noktasına kadar devam edin. Kesinlikle kaynamasın.
( Yoğurt ve yumurta kesilir )

Afiyet Olsun

6 Eylül 2008 Cumartesi

Hastaların Oruç Tutması

Sual: Teyzemin böbreğinde taş olduğu için doktor devamlı su içmesi gerektiğini söylemiş. Eğer fidye vermesi gerekiyorsa ne kadar ve ne vermeli? Bu fidyeyi bana vermesi uygun olur mu?
CEVAP
Oruç tutamayacak kadar hasta ise 30 günlük Ramazan için 53 kg un verir. Yahut değerini altın olarak verir. Siz fakirseniz size de verebilir.

Sual: Kalb rahatsızlığım var. Normalde oruç tutabiliyorum. Kalb krizinden endişe ediyorum. Fidye verip, oruç tutmasam olur mu?
CEVAP
Oruç tutabilenin fidye vermesi caiz olmaz. Kalb hastalığında, göğüs üzerine nitroderm ihtiva eden bir ilaç [TTN] konur. Bu deriden içeriye emilir. Sağlam deriden içeri girdiği için orucu bozmaz. Kriz gelirse ağızdan alınan ilaçlar alınarak oruç bozulur. Yani tutabildiğiniz kadar oruç tutmalısınız.

Sual: Ramazanda rahatsızlık sebebiyle tutamadığım 10 günlük orucu kaza ederken, peş peşe mi tutmam gerekir?
CEVAP
Peş peşe tutmanız gerekmez, fırsat buldukça tutarsınız.

Sual: Düzenli olarak iğne kullanması gereken hasta, tutamadığı bu Ramazan oruçlarını nasıl ödemesi gerekir?
CEVAP
Bir aylık 53 kg un verir, yahut değeri kadar altın. Hasta zengin değilse bunu da vermez, dua eder.

Sual: Babam rahatsızlığı sebebiyle son iki yıla ait Ramazan-ı şerif orucunu tutamadı. Halen oruç tutamayacak durumda. Yaşı ilerlemiş olduğundan tekrar sıhhatine kavuşması şu an zor gözüküyor. Dinen zengindir. Ne yapması gerekir?
CEVAP
Oruç fidyesi verir, fakat iyi olduğu zaman, yine oruç tutması gerekir. Bir aylık oruç için 53 kg un vermesi gerekir, bir veya birkaç fakire verir.

Sual: Bir hasta, ilaç alarak orucunu bozsa, kefaret gerekir mi?
CEVAP
Gerekmez. Çünkü dinimizin bildirdiği bir özürle, yani zaruretle oruç bozulunca yalnız kaza gerekir. Fakat basit bir şey için oruç bozulursa kefaret de gerekir.

Sual: Depresyon halinden şuursuz olarak oruç bozunca kefaret gerekir mi?
CEVAP
İmsaktan sonra, ezan okunurken, ne yaptığınızı bilmeden orucu bozmuşsanız kaza gerekir. Eğer orucu bozduğunu biliyorsanız, kefaret gerekir. Anlattığınız depresyon halinden sanki şuursuz olarak bozduğunuz anlaşılmaktadır. Şuursuz bozulunca da kaza gerekir.

Sual: Morfinle dişini çektirdikten sonra, "orucum bozuldu" diye yiyip içene kefaret mi gerekir?
CEVAP
Kefaret gerekmez, kaza gerekir. Bir hastalık sebebiyle de iğne yapılınca oruç bozulur ve kaza lazım gelir. Oruç bozulduktan sonra yiyip içmek, kefaret gerektirmez.

Sual: Ramazanda oruç tutarken ağır hastalanan kimseye su vermek caiz midir?
CEVAP
Caizdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Oruçlu iken vefat edene, kıyamete kadar oruç tutmuş gibi sevap yazılır.) [Deylemi]
Ramazan-ı şerif haricinde ölüm halindeki oruçlu hastalara, su vermek müstehaptır.

Sual: Bacağına ameliyatla protez takılan bir hastanın Ramazan ayı içerisinde göründüğü kadarı ile bir ağrısı ve sızısı olmadığı takdirde namaz kılıp oruç tutmasına engel teşkil eder mi?
CEVAP
Teşkil etmez. Ayakta kılamazsa oturarak kılar.

Sual: Ölüm hastası oruçlu kimseye zemzem vermek lazım mı?
CEVAP
Oruçlu ölmesi evladır.

Sual: Açlığa veya susuzluğa dayanamadığı için kaza orucunu bozmak, günah olur mu?
CEVAP
Gerçekten dayanamadığı için bozarsa, günah olmaz.

Sual: Bir fakir, aldığı oruç fidyelerini başka fakire verebilir mi?
CEVAP
Evet verebilir.

Sual: Bir kimse, rahatsızlığından dolayı Ramazan ayında oruç tutamasa, iyileşince kaza edecek olsa, yine de, Ramazan ayında tutamadığı oruçların fidyesini vermesi gerekir mi?
CEVAP
Hayır, kaza edecek gücü olan, fidye vermez. Fidye verse bile, iyileşince kaza etmesi gerekir.

Rahatsızım, oruç tutmasam günah olur mu?


CEVAP
Orucun, birçok hastalığa faydalı olduğu, tıp mütehassısları tarafından açıklanmıştır. Hadis-i şerifte, (Her şeyin bir zekatı vardır. Bedenin zekatı da oruçtur) buyuruldu. (Beyheki)

Zekat veren, malını kirden temizleyip, tehlikelerden koruduğu gibi, oruç tutan da vücudunu hastalıklardan korur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Sağlığa kavuşmak için oruç tutunuz!) [Taberani]

Midesinden veya başka bir yerinden rahatsızlığı olan bazı kimseler, hastalıklarını bahane ederek oruç tutmuyorlar. Oruç tutmanın kendisine zararı olup olmayacağını bilemeyen hasta, salih ve branşında mütehassıs olan doktora sorar. Böyle bir doktor, “Oruç tutmak sana zarar verir” derse, orucunu kazaya bırakır. Salih olmayan doktorun sözü ile hareket edilmez. Doktorun açıkladığı gibi, ilaç kullanan hastalar da ilaçların dozunu sahur ve iftara göre ayarlayarak oruçlarını tutabilirler. Oruç tutmaya mani olan hastalık çok azdır. Bu bakımdan salih bir doktora sormadan, orucu kazaya bırakmamalı!
Kaynak:Dinimizislam.com

2 Eylül 2008 Salı

Orucu bozan seyler

Sual: Ramazan orucunu bozan şeyler nelerdir?
CEVAP
Ramazan orucunu bozup, yalnız kaza gerektiren şeyler şunlardır:

1- Boğaza kar ve yağmur kaçması,

2- Astım spreyi kullanmak,

3- Zorla bozdurulmak,

4- Burna sıvı ilâç koymak,

5- Burna kolonya çekmek, [Koklamak bozmaz.]

6- Mukimken başladığı orucu, seferde bozmak,

7- Ud ağacını, amberle tütsülenip dumanını çekmek,

8- Başkasının içtiği sigara dumanını isteyerek çekmek,

9- Kulağın içine ilâç damlatmak, kulağı ilaçlı suyla yıkamak,

10- Derideki yaraya konan ilâcın sindirim yoluna girmesi,

11- Vücuda ilaç şırınga etmek,

12- İsteyerek, zorlayarak ağız dolusu kusmak,

13- Dişi kanayanın ağzındaki kanı yutması veya tükürükle eşit miktarda karışık kanı yutması,

14- İmsak vakti bittiğini bilmeden yiyip içmek,

15- Güneş battı zannederek orucunu bozmak,

16- Dişlerin arasında kalan nohut kadar şeyi yutmak,

17- Burna çekilen suyun ağızdan çıkması,

18- Abdest alırken boğaza su kaçması,

19- Kâğıt, taş, pamuk, ot, pişmemiş pirinç gibi ilaç ve gıda olmayan şeyi yutmak,

20- Makattan fitil kullanmak,

21- Oruçlu olduğunu unutup yediğinde, orucu bozuldu sanarak, bilerek yemeye devam etmek,

22- İmsak vaktinden sonra niyet edenin, gün içinde orucunu bozması,

23- Denize girince veya guslederken vücudun içine su girmesi, [Hanbelî’de bozmaz.]

24- Dil altına konan ilacı emmek,

25- Makata konan pamuğun veya başka şeyin hepsinin içeri girmesi,

26- Basur memesinin, taharetlendikten sonra, ıslak olarak içeriye girmesi,

27- Mastürbasyon yapmak,

28- Vücuda giren ultrason veya endoskopi cihazında ilaç, merhem olması,

29- Lavman yaptırmak, [Maliki’de bozmaz.]

30- Özel olarak su buharı teneffüs etmek,

31- Yaş parmağı, ön veya arka tarafa sokmak, [Hanbelî’de bozmaz.]

32- Burundan genze giden kanı yutmak,

33- Açlığa veya susuzluğa dayanamayarak orucu bozmak.

34- Oruçluyken taharette mübalağa edip içeriye suyun kaçması.

35- Bayılanı ayıltmak için veya uyuyanın ağzına su akıtmak.

36- Seferde iken kasten orucunu bozana kefaret gerekmez, sadece kaza gerekir. Çünkü seferde oruç tutmak farz değildir.

37- Kasten orucunu bozan, sonradan oruç tutmamayı mubah kılacak bir hâl başına gelse, mesela kadının hayzı başlasa yahut oruç tutamayacak kadar hastalansa yalnız kaza gerekir. Fakat orucunu bozup sefere çıksa, kefaret gerekir; çünkü sefere çıkmak semavi bir özür değildir.

Kaynak: dinimizislam

29 Ağustos 2008 Cuma

Hastalıkta Oruç

Sual: Oruç tutamayacak kadar yaşlı veya iyi olmasından ümit kesilen hasta, orucunu nasıl tutar? Tutamazsa kime ne kadar para verir?
CEVAP
Çok yaşlanıp, ölünceye kadar Ramazan orucunu veya kaza oruçlarını tutamayacak ihtiyar ve iyi olmasından ümit kesilen hasta, oruç tutmaz; ama yine herkesin gözü önünde yiyip içmemeli, gizli yiyip içmelidir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Oruç tutamayacak kadar yaşlı veya iyi olmasından ümit kesilen hasta fidye verir.) [Nesai]

Çok yaşlı olup oruç tutamayan kimse, zengin ise, her günün orucu için fidye verir. Fakir olan fidye vermez, dua eder. Fidye olarak, her gün için bir fıtra miktarı un, hurma veya üzüm verilir. Bir fıtra miktarı un, 1750 gram, hurma ve üzüm için 3500 gramdır. Mesela 30 gün oruç için 53 kg un veya 105 kg hurma veya üzüm verilmesi kâfidir. Yahut bu kadar unun kıymeti kadar altın, tutulamayan otuz gün orucun fidyesi olarak, bir veya birkaç fakire, Ramazanın başında veya sonunda verilebilir. Fakir, aldığı fidyeyi kendisi kullandığı gibi, başka birine de verebilir. Fidye verdikten sonra, oruç tutabilecek hâle gelen tutamadığı oruçlarını kaza eder. (Nehr-ül-fâık)

Hastalık, yaşlılık gibi bir özürden dolayı Ramazan orucunu tutamayan zenginin, bu durumu ölünceye kadar devam etse, fakirlere yemek verilmesini vasiyet eder. Velisi de, onun, tutamadığı her oruç için, fakire bir fıtra veya değeri kadar altın verir. (Bedâyi)

Sual: Oruç tutamayan hasta fidyeyi ne zaman verir?
CEVAP
Her zaman verebilir. Ramazanın içinde verilebilir

kaynak: dinimizislam.com

28 Ağustos 2008 Perşembe

Hamile oruç tutabilir mi?

Sual: Hamile oruç tutabilir mi?
CEVAP
Hasta, hastalığı artacak ise; hamile veya süt veren kadın, zayıf olursa, oruç tutmayıp, iyi olunca kaza eder. Çünkü hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Hasta, çocuğuna zarar gelmesinden korkan hamile kadın, oruca gücü yetmeyen ihtiyar, oruç tutarsa öleceğinden korkan çok zayıf kimse oruç tutmaz.) [Deylemi]

(Gebe ve emzikli kadın, kendisinin veya çocuğun sıhhatine zarar gelecekse, oruç tutmaz.) [Buhari, Ebu Davud]

(Allahü teâlâ, gebe ve emzikli kadına oruç tutmamak için ruhsat vermiştir.) [Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]

kaynak: dinimizislam.com

27 Ağustos 2008 Çarşamba

Sifali bitkiler

Şifalı bitki, sebze ve meyveler
Sual: Hadis-i şeriflerde tavsiye edilen sebze ve meyveler hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Bazıları şöyledir:
(Kuru üzüm, safra açar, balgamı söker, sinirleri kuvvetlendirir ve sıkıntıyı giderir.) [Ebu Nuaym, Deylemi]

(Kavun, karpuzda on özellik var: yemek, içmek, koku, meyve, çöğen, mesaneyi yıkar, karnı yıkar, iç hastalıklarına iyi gelir ve cildi temizler.) [Deylemi, İ. Rafii]

(Yemekten önce kavun karpuz yemek şifadır.) [İ. Asakir]

(Zeytinyağı 70 derde devadır.) [Ebu Nuaym, Deylemi]
(Zeytinyağı ile tedavi basura faydalıdır.) [Taberani, Ebu Nuaym]

(Zeytinyağı ile tedavi olun.) [Hâkim]
(Zeytinyağını yiyin ve onunla yağlanın. O, mübarek, bereketli bir ağacın meyvesinden çıkar.) [Tirmizi, İbni Mace]

(Sarmısak yiyin ve onunla tedavi olun. Çünkü o, 70 derde devadır. Eğer bana melek gelmeseydi, elbette ben de yerdim.) [Deylemi, Tirmizi, Hakim]

(Soğan-sarmısak yemek haram değildir. Fakat kokusu gitmeden mescidimize yaklaşmayın!) [İbni Huzeyme]

(Kabak dimağı besler, aklı artırır.) [Deylemi, İ.Münavi]
(Kabak, baş ağrısına iyidir. Mercimeğe 70 Peygamber dua etmiştir.) [Nesai, Müslim Taberani, Deylemi, İ. Gazali]

Hazret-i Enes anlatır: (Resulullahın çorba içinde kabakları bulup yediğini gördüğümden beri Kabağı severim.) [Buhari, Müslim, Muvatta, Ebu Davud, Tirmizi]

(Yemeklerin seyyidi [üstünü] et ve pirinçtir.) [Tirmizi, Hakim, Ebu Nuaym]

(Acve hurması zehire karşı, küm'e mantarının suyu göze şifadır.) [Buhari, Tirmizi, Nesai, İbni Mace, İ. Ahmed, Deylemi, İ. Münavi]

(Lohusa hurma yerse, çocuklar sakin olur. Hazret-i İsa'nın doğumunda Hazret-i Meryem hurma yedi. Daha iyisi olsa idi, Allahü teâlâ onu verirdi.) [Hatib]

(Lohusaya taze hurma, hastaya, bal gibi şifalı bir şey yoktur.) [Ebu Nuaym]

(Mantar suyu göze şifadır.) [Buhari, Müslim,Tirmizi, Nesai, İbni Mace, İ.Ahmed, İbni Meniy, Z.Makdisi]

(İncir kulunca iyi gelir.) [Deylemi]

(Çörek otuna devam edin. Zira onda ölümden başka her derde şifa vardır.) [Ebu Nuaym]

Resulullah rahatsızlanınca bir avuç çörek otunu ağzına koyup bal ile su içerdi. (Hatib)

(Çörek otu dertlere şifadır.) [İbni Sünni]
(Zemzem ve çörek otu her derde şifadır.) [Deylemi, İbni Sünni]

(Zemzem, içenin niyetine göre şifa verir, susuzluğu gidermek için içenin susuzluğunu giderir. Şerden korunmak için içen, şerden korunur. Açlığı gidermek için içeni doyurur, hastalık için içene şifadır.) [Hakim]

(Yemeğe tuzla başlamak ve bitirmek 70 hastalığa şifadır.) [R. Nasıhin]
(İnek sütü şifa, yağı ilaçtır.) [Beyheki]

(Sütlü gıdalar, hastanın kalbini ferahlandırır.) [Şir’a]
(Süt içen hamilenin oğlu olursa kalbi temiz, kız olursa güzel olur.) [Ebu Nuaym]

Sual: Nebati gıdalar yemek iyi midir?
CEVAP
Nebati gıdalar yemek elbette çok iyidir. İbrahim Nehai hazretleri, (Nebati gıda bulunmayan sofra, akılsız ihtiyara benzer) buyuruyor. (Mal ve evladının çok olmasını isteyen, bitkisel gıda çok yesin) buyurulmuştur. Sofrada bitkisel gıda, yeşillik bulundurmak müstehaptır. (Nebati gıda, yeşillik bulunan sofrada melekler de hazır olur) buyuruldu.

Cenab-ı Hak, hiçbir otu sebepsiz, lüzumsuz yaratmamıştır. Her meyve, sebze ve bitkinin çeşitli faydaları vardır. Birkaçının faydası şöyle:

Çörek otu, çeşitli hastalıklara şifa verir. Ekmek ile yenilirse sancıları giderir, baş ağrısını dindirir. Karın ağrısına, üşütmeye iyi gelir. Unutkanlığı giderir. Âdet söktürücü ve kanı sulandırıcıdır. Ayrıca, basur rahatsızlığına iyi gelir. Gözü kuvvetlendirir, görme bozukluğunu önler.

İncir, tayyib bir yemiş, latif bir gıdadır. Hazmı kolay, faydası çok bir devadır. Kalbe ferahlık verir, kuluncu, sindirim organı sancılarını giderir. Kabızlığı önler, balgamı eritir, böbrekleri temizler, mesanedeki kumları yok eder. Karaciğer ve dalağın tıkanan deliklerini açar, basuru izale eder, nekrise, romatizmaya faydalıdır. Her sabah aç karnına bir tane yemelidir.

Ayva, kalbdeki sıkıntıyı giderir, mideyi kuvvetlendirir, idrar söker, zafiyeti önler, hazmı kolaylaştırır, bulantıyı keser, fakat dişlere ve bağırsaklara zararlıdır. Hamile iken ayva yiyenin çocuğu güzel olur. Kompostosu çocuk ishaline çok tesirlidir.

Armut, mideyi kuvvetlendirir, hazmı kolaylaştırır, ferahlık verir. Barsak parazitine de etkilidir.

Elma, akli bozuklukları ve teneffüs yolları rahatsızlıklarını azaltır, diş çürümesini önler.

Kuru üzüm, sinirleri kuvvetlendirir, safra açar, balgamı söker, yorgunluğu giderir, ağız kokusunu giderir, zihni açar. Fıstıkla beraber yenirse, hafızayı kuvvetlendirir. Ekmekle yemeye devam edilirse hastalanmayı önler.

Kavun, karpuz böbrekleri ve mideyi temizler, baş ağrısını giderir. Solucan düşürür. Gözlere kuvvet verir, iştah açar.

Kereviz, hafızayı kuvvetlendirir, unutkanlığı giderir, idrar söker, karaciğeri temizler, gaz giderir, kan ve süt yapar. Tohumları idrar tutulmasına iyi gelir.

Kabak, dimağı ve aklı kuvvetlendirir.

Nar, mideyi temizler, göğsü yumuşatır, öksürüğe iyi gelir. Çarpıntıya iyidir. Et kısmı ile birlikte sıkılıp içilirse, safra söker, pekliği giderir.

Sirke, safrayı giderir, balgamı keser, şehveti kırar.

Enginar, safra taşını eritir, kanı temizler, damar sertliğine iyi gelir. Dimağa kuvvet verir.Ter kokusunu da giderir.

Bir memlekete gelenin, önce biraz çiğ soğan yemesi sıhhate iyidir. Soğan, mikroplara karşı koyma gücünü arttırır. Soğandan sonra kereviz yenirse, kötü kokusunu giderir.

Turp, idrar söker, hazmı kolaylaştırır, sarılığı giderir, göze kuvvet verir. Rendelenen siyah turp sıkılır, suyu aç iken, birer çay bardağı birkaç gün içilirse, büyük-küçük her taşı eritir.

Havuç, kansızlığa, kabızlığa iyi gelir. Göz ve cilt hastalıklarını önler.

Limon, içinde C vitamini olduğu için, skorbüt ve kanamalarda, soğuğa karşı ve yorgunlukta, romatizmada, ruh hastalıklarında faydalıdır. Greyfurtun faydası daha çoktur.

Sarmısak, sayılamayacak kadar çok faydası olan süper bir bitkidir. Soyulmuş bir avuç sarmısak, akşam bir litre süt ile, pelte haline gelene kadar kaynatılır, nemlenmesi için sabaha kadar bahçede bırakılır. Süt kısmı, aç iken [bir veya birkaç defada] içilirse kansere iyi gelir. Bu işe bir hafta devam edilebilir.

Kudret narı, mide ülserine karşı çok iyi ilaçtır. İkisi doğranıp, şişedeki bir litre zeytin yağına konur. Şişe, güneşte bırakılır. Bir ay sonra, sabahları aç iken, bir çorba kaşığı içip, bir saat hareketsiz sırt üstü yatılır.

Şeftali çekirdeğinin içi, 3-5 tanesi sabahları aç karnına yenirse, basura çok faydalıdır. Bir ay kadar devam etmelidir.

Basur için 50 gr kara helile tozu, sabah açken ve yatarken birer gram yutulur. Hadis-i şerifte (Kara helile, acı ise de her derde devadır) buyuruldu. (Hakim)

Her meyve ve her yiyeceği çok yemek zararlıdır. Yiyip içme bilgisini öğrenmek, ibadet bilgisini öğrenmekten önce gelir. Hadis-i şerifte, (Hastalıkların başı çok yemektir. İlaçların başı perhizdir.) buyuruldu. (S. Ebediyye)


Böbrek taşına etkili ilaç
Sual: Böbrekteki taş ve kum için doktordan başka bir tavsiyeniz var mıdır?
CEVAP
Siyah turpun suyu çıkarılır. Aç iken birer çay bardağı, birkaç gün içilir. Büyük, küçük taşları eritir. Tecrübe edilmiştir. Böbrek taşını parçalamak için şekerli karpuz suyu içilir. Mantar, kaymak, keşkek, beyaz peynir, balık, pelte ve sütlü şeyler böbreklerde taş ve kum yapar. Bunları yememeli. Tuzlu, kireçli su içmemeli. Bayat et, sığır, pirinçli yemekler yasaktır. Kara nohut suyu, tarçın suyu veya mahlep, anason, kimyon yenir veya suları içilirse ve çemen ekmek ile yenirse, böbrekteki ve mesanedeki taşları parçalayıp döker. Hulbe yemek de böbrek taşlarını parçalar, öksürüğü keser.

Sabahları aç iken bir çorba kaşığı badem yağı içmek böbrek ve mesane taşlarını düşürür. Bir fincan zeytin yağı içmek de kumları döker.

Eşkina balık taşı: Büyüklüğüne göre, 5 veya 8 adet eşkina taşı alınır, yarım litre limon suyu sıkılarak cam şişeye doldurulur. İlacın kullanımı acil ise, taşlar ezilerek toz haline getirilir. Acil değil ise 4 parça yapılıp, limon suyunun içine konarak bir fincan sızma zeytin yağı da ilave edilerek yaz mevsimi ise buz dolabında 4,5 ayarında iki gün, kış günü ise donmayacak şekilde dışarıda 1-2 gün bekletilir.

İlaç her sabah idrara çıktıktan sonra, aç karnına limonata bardağının 2/3 oranda doldurularak içilir. İçmeden önce bir fincan zeytinyağı içilmesi iyi olur. Ağır mide rahatsızlığı ve ameliyatı olanlar dikkat etmeli veya doktora danışmalı.

Sual: Meyve yemekten sonra mı yenir?
CEVAP
Âdete ve şahsın durumuna göre değişir. Önce de, sonra da, yemek arasında da yenir. İmam-ı Gazali hazretleri yemekten önce yemeyi tavsiye etmektedir.

25 Ağustos 2008 Pazartesi

İçli Köfte

İcli Kofte
İçli Köfte
İçli Köfte
İçli Köfte Nasıl Yapılır ?

Ne usulü diye sormayın , Türk usulü işte.Bu içli köftenin bence en büyük özelliği hafif ve
daha kolay yapılması.

içli köfte tarifi
Malzemeler
1 Kg. İnce bulgur
½ Kg kuzu kıyma
1 kg soğan
Yarım fincan irmik
Karabiber
Kimyon
Kekik
Tuz
Salça ( Biber ve domates )
1 yumurta
Zeytinyağı 1 Su bardağı


İcli Kofte yapimi
İçli Köfte yapılışı
İlk yaptığımız büyük bir kabın içerisine Bulgur’u döküp üzerine Sıcak su ilave ediyoruz.Burada suyun ölçüsü bulgurun üzerini kapatacak şekilde olmalı. ( Bu kapta Aynı zamanda yoğuracağımız
için ,ona göre seçilmeli). Bulgurun yumuşaması için 10 dakika civarı bekleyecek.
Bu arada iç malzemeyi hazırlayalım.
Elimizdeki soğanlarımızı rendeleyip teflon tavaya atıyoruz az zeytin yağı ilave ediyoruz.Soğanlar suyunu çektiği zaman Biraz salça ila beraber kıymayı atıp güzelce kavuruyoruz. ( Kıymanın pişmiş kokusu gelmeli ) .Daha sonra soğumaya bırakıyoruz.

Sıra geldi bulguru yoğurmaya
Elimiz yanmayacak sıcaklıkta Olmalı.Yaklaşık 45 dakika yoğuracağız.Kademeleri olarak Yoğurdukça İrmik ,Salça,Yumurta ve baharatları ilave ediyoruz.Bulgur iyice yoğrulduktan sonra iç malzemeyi koymaya başlayacağız.

Avuç içine sığacak kadar alıp , su yardımı ile Elimizde yuvarlıyoruz. Parmak yardımı ile içini malzeme koymak için hazır hale gelince .Şekildeki hale getirip kapatıyoruz.

İçli köfte yapılışı

İçli köfte yapmak için Bulguru iyice yoğurmuşsanız dağılmadan Bahsettiğim şekle kolaylıkla gelecektir.

Hepsi bitince , büyük bir tencereye sıcak su ilave edip Suyun içinde köftelerin dağılmaması için limon tuzu ve biraz tuz ilave ediyoruz. Kaynamaya başladığı zaman.Hazırladığımız içli köfteleri içine atıyoruz , Tencerenin zemini tek sıra kapladığı zaman başka koymadan su üzerine çıkmasını bekleyeceğiz.

Bu arada Büyük bir tavaya zeytin yağı ve Salça atıp bekletiyoruz.Tencereden çıkardığımız içli köfteleri O tavaya atıp biraz bekleteceğiz ,Dış kısmı Hafif kızarıncaya kadar.

Sonra , Sonrası afiyet olsun.
Belki zahmetli gelebilir ama damak tadı meselesi

Papatyanın faydaları

Depresyona papatya çayı

Son derece şifalı bir bitki olan papatyanın ruhsal problemlerimize de deva olduğunu biliyor musunuz? Evet, papatya; sinir rahatsızlığı olan ve depresif davranışlar sergileyen kişilerin leblebi gibi tükettiği “Prozac” adlı ilaç için çok önemli bir alternatif olarak değerlendiriliyor. Çünkü papatyanın en önemli özelliklerinden biri sinirleri yatıştırmasıdır. Yani sinirli olduğunuz sırada içeceğiniz bir fincan papatya çayı sizi hemen sakinleştirecektir.
Papatyanın diğer faydalarına gelince: Ateşi düşürür. Ağrıları keser. Spazm çözer. Terletir. Sinirleri yatıştırır. Bağırsak gazlarını giderir. Vücuda rahatlık verir. Boğaz bademcik ve diş etlerinin iltihaplarını giderir. Bel ve baş ağrılarını geçirir. Saçları sarartmak için de kullanılır.
Papatya yağı da spazm giderir. Ağrıları dindirir. Mikropları öldürür. Sinirleri yatıştırır.

Papatya çayı nasıl hazırlanır?
Papatya çayının hazırlanması son derece kolaydır: Yarım çorba kaşığı ve bir tatlı kaşığı papatya çiçeğini bir su bardağı kaynak suyun içine atarak 5-10 dakika kadar demlemeye bırakın. Daha sonra süzerek için.

Sakın hafife almayın
Depresyon, tedavi edilmediği takdirde aylarca hatta yıllarca, bazen de ömür boyu sürebilir
Bazı insanlar, hiç sebep yokken zaman zaman kendilerini çok üzgün ve mutsuz hissederler. Üzüntü de mutluluk ve sevinç gibi son derece insani duygulardan biridir. Ancak üzüntülü durumun, hiç sebep yokken ortaya çıkması ve uzaması bir ruh sağlığı problemidir ve tıp literatüründeki adı “DEPRESYON”dur. Duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı olumsuz yönde etkiler. Tedavi edilmediği takdirde aylar, yıllar, bazen de ömür boyu sürebilir. Depresyona yakalanmak sizin tercihiniz değildir ancak tedavi olup olmamak sizin elinizdedir.
Depresyona girenlerin büyük kısmı, hastalığın doğası gereği genelde kendiliğinden yardım istemezler. Sıklıkla enerji, ilgi ve istek azlığından yakınırlar. Bu sebeple depresyona giren hastaların; aileleri, arkadaşları veya hekimleri tarafından psikiyatriste yönlendirilmeleri gerekir. İntihar düşüncesi varsa acilen psikiyatriste başvurmak gerekir.

Yakalanma riski
Ömür boyu depresyon geçirme riski yüzde15 dolayındadır. Kadınlarda bu oran yüzde 25’e kadar çıkmaktadır. Hemen hemen tüm toplumlarda depresyon kadınlarda iki kat daha fazladır. Sürekli bedensel hastalığı olanlarda da depresyon daha fazla görülür. Örneğin kısırlık tedavisi gören kadınlarda normal kadınlara göre iki üç kat fazla depresyon görülmektedir.
Hastaların yüzde 50’si 20-50 yaş arasındadır. Bununla birlikte çocuklarda ve yaşlılarda da depresyon görülür.

 

Alternatif reçeteler
Depresyona girdiğini düşünen kişi, hayatın iyi yanlarını görmeye çalışmalıdır. Sinirlenmekten kaçınmalı, her kötü olayın iyi bir tarafı olduğunu görmeye çalışmalı, düzenli bir hayat sürmelidir. Sinirleri yıpratıcı, kötü alışkanlıklardan uzaklaşmalı, fırsat buldukça temiz havada dolaşmalıdır. Ayrıca aşağıdaki reçeteler de tedaviye yardımcı olacaktır:


Depreresyon için Bitkisel Çözümler


‰ 4 bardak suya; 2 çorba kaşığı kediotu konur. 1 bardak su kalıncaya kadar kaynatılır. Sonra, suyun üzerine biriken tabaka alınıp, bir şişeye konur. Günde 1 kere, yarım bardak suya 15 damla konup, içilir.
‰ 2 su bardağı suya; 2 kahve kaşığı kuru nane konur. Yarım bardak su kalıncaya kadar kaynatılır. Sonra, suyun üzerine biriken kısım alınıp, küçük bir şişeye konur. Günde 1 kere, 1 bardak suya, 15 damla konup içilir.
‰4 bardak suya 1 çorba kaşığı ufalanmış melisa konur. Kaynatıldıktan sonra süzülür. Sabah akşam, yarımşar çay bardağı içilir.

Depresyondan kurtulmak için bitki banyolarından da istifade edilebilir:
‰5 litre kadar suya; yarım kilo kimyon konur. Yarım saat kaynatıldıktan sonra temiz ve ince bir tülbentten süzülür. Yarıya kadar doldurulmuş banyo küvetine boşaltılır. 10-15 dakika süreyle küvette yatılır.
‰Bir tencere suya, 1 kilo kadar çam yaprağı konur. Yarım saat kaynatıldıktan sonra süzülüp banyo küvetindeki suya boşaltılır. İçinde 10-15 dakika yatılır.
‰5 litre suya; yarım kilo meşe palamudu konur. 15-20 dakika kaynatıldıktan sonra süzülerek banyo küvetindeki suya boşaltılır. İçinde 10-15 dakika yatılır.

Depresyonun belirtileri

Depresyonu teşhis edebilmenin çeşitli ipuçları vardır. İşte bunlardan bazıları (Bu belirtilerden birkaç tanesi, en az iki hafta süreyle bir kişide bulunursa depresyon konusunda endişe etmeye başlaması gerekir):
* Çökmüş bir ruh hali, ilgi kaybı ya da yaptıklarından zevk alamama
* Günlük işini yapamama, bunlara karşı büyük isteksizlik duyma.
* Perhiz yapmadığı halde aşırı kilo kaybetme ya da kilo alma (Bir ayda vücut ağırlığının % 5’inden fazlasını alma ya da verme)
* Yeme bozukluğu (İştah kaybı ya da aşırı iştah)
* Karar verme güçlüğü, konsantrasyon zorluğu, bellek bozukluğu
* İşte, okulda, aile ve arkadaş arasında sık sık problemlerin ortaya çıkması
* Diğer insanlardan uzaklaşma ve yalnız kalma isteği
* Uyku bozukluğu
* Nedeni belli olmayan baş, boyun, sırt ağrısı gibi vücudun değişik yerlerinde sürekli ağrılar hissetme
* Yatıştırıcı ilaçları kullanma ihtiyacı hissetme
* Kendine zarar verme, intihar planları yapma, intihar girişiminde bulunma veya kendi cenaze merasimini düşünme
* Sıkıntı, huzursuzluk, yerinde duramama
* Kendini yorgun, bitkin, halsiz hissetme ve çabuk sinirlenme
* Kendini değersiz, aşağılık ya da suçlu gibi hissetme
* Dikkatini bir noktaya toplayamama


Hazımsızlığa papatya çayı
Bağırsak sancılarında, mide yanmalarında ve sürekli hazımsızlıklarda, 50 gram papatya kurusunu, 1 litre suda haşlayın. Bu çayı yemek aralarında birer çay bardağı içerseniz, kısa sürede faydasını görebilirsiniz.

Şu günlerde kırları, bayırları çiçek bahçesine çeviren ve bize sıcak yaz günlerinin müjdesini veren papatyanın aslında çok önemli bir şifa bitkisi olduğunu biliyor muydunuz?

Evet... Çiçekleri, Mayıs’tan Ağustos’a kadar öğlen güneşinde toplanıp sapsız olarak kurutulan papatya özellikle çocuklar için her derde deva bir bitkidir. Her tür rahatsızlıkta çocuğa papatya çayı verilebilir. Kramplarda, karın ağrılarında, karında gaz birikmesi halinde, ishalde, deri döküntülerinde, mide rahatsızlıklarında, solunum yolundaki balgamlanmalarda çok faydalıdır.

Ayrıca kadınların adet görme aksaklıklarında, uykusuzlukta, yüksek ateşte, yara ve diş ağrılarında tedaviye yardımcı olur.

Papatya; terletici, sakinleştirici ve kramp giderici etkilere sahip olmasının yanı sıra, mükemmel bir dezenfektan ve iltihap kurutucudur. Göz kapağı iltihaplanmalarında sütle hazırlanacak papatya kompresleri son derece faydalıdır. Diş ağrılarında sıcak olmayan papatya çayı ile gargara yapılabilir. Bir olay yüzünden kızgınlığa kapıldığınızda, hemen bir fincan papatya çayı içiniz. Kalbiniz zarar görmeden sakinleşeceksiniz. Ağrılı bölgelere kurutulmuş papatya ile doldurulmuş sıcak yastıklar koymak da çok iyidir.

Papatya sürgün etkisi yapmadan dışarı çıkmayı sağlar. Papatya merhemi ise dıştan tedavi edilebilen basurlarda ve yaraların tedavisinde oldukça etkilidir. Papatya buğusu, nezle ve sinüzüti kısa sürede iyileştirebilir.

Çok eski çağlarda bile, nevralji ve romatizma, papatya yağı ile masaj yapılarak tedavi ediliyormuş. Eski Mısırlılar’da; papatya, ateş düşürücü ve yatıştırıcı gücü sebebiyle “Kutsal çiçek” olarak anılırdı.

Ünlü Alman Bitki Uzmanı, Maria Traben, “İlahi Eczanedeki Sağlık” adlı kitabında şöyle bir olayı anlatmaktadır. “İsviçre’de çaresiz kalan hastaların yardım istedikleri ve yaşadığı köyde birçok kişi tarafından “papatya cadısı” diye anılan bir kadın kulağı ağır işitenleri, hazırladığı papatya yağını ılık ılık (sıcak değil) kulaklarına damlatarak yeniden duyabilmelerini sağlıyormuş. Aynı kadın, papatya yağı masajı ile felçli organları yeniden sağlığına kavuşturuyormuş. Göz ağrılarına karşı da sütte kaynattığı papatyaları sıcak kompres olarak göz kapaklarının üstüne koyarmış ve gözler kısa sürede iyileşirmiş.

Kısaca söylemek gerekirse, papatya, ateşi düşürür, ağrıları giderir, spazm çözer, terletir, sinirleri yatıştırır, bağırsak gazlarını giderir, vücuda rahatlık verir, boğaz, bademcik ve diş eti iltihaplarını giderir, bel ve başağrılarını geçirir.

Nasıl hazırlayacaksınız
Yazıda bahsedilen; papatya çayı, kompresi, yastığı, yağı ve merhemi şu şekilde hazırlanacaktır.

Papatya çayı: Bir kaşık dolusu bitki, bir bardak kaynar suda haşlanır ve demlenmesi için kısaca beklenir. İstenirse şeker katılarak sıcak sıcak içilir.

Papatya kompresleri: Bir fincan kaynar süt, bir yemek kaşığı çiçeğin üstüne dökülür, demlenmesi için kısaca beklenir ve süzüldükten sonra ılık ılık gözlere kompres yapılır.

Bitki yastığı: Keten bezinden yapılmış bir torba, kurutulmuş çiçekle doldurulur ve ağzı dikilir. Kuru bir tavada iyice ısıtılır ve hasta organın üstüne koyulur.

Papatya yağı: Güneşli havada toplanmış çiçekler, küçük bir şişenin içine gevşek olarak doldurulur ve üstüne saf zeytinyağı dökülür. Zeytinyağı çiçeklerin üstüne çıkmalıdır. Şişe 14 gün güneşte bekletilir. Buzdolabında saklanmalıdır!

Papatya merhemi: 250 gr iç yağı tavada iyice kızdırılır ve iki avuç dolusu taze papatya çiçeği bu yağa atılır. Tavadakiler köpüklenmeye başlayınca karıştırılır, ağzı kapatılarak serin bir yere kaldırılır. Ertesi gün hafifçe ısıtılır ve bir bezden geçirilip, posa da sıkılır. Merhem maddesi düzgün bir biçimde karıştırılır ve temiz bir şişeye konarak saklanır.

Saç bakımında ve cilt güzelliğinde papatya
Papatya, çeşitli rahatsızlıkların tedavisinden başka, cilt ve saç bakımında da çok etkili bir bitkidir. Kaynatılmış papatya suyu ile günde bir defa yüzü yıkarsanız veya haftada bir defa bu suyla banyo yaparsanız, cildinizin nasıl tazelendiğini ve sağlıklı bir görünüm kazandığını farkedeceksiniz. Saç bakımında da, özellikle saçları açık renk olanlar, kaynatılmış papatya suyu kullanmalıdır. Böyle yıkanacak olurlarsa, saçlarınız güzelleşecek ve göz okşayan bir pırıltı kazanacaktır.

İnsanı kısırlaştırmak

Sual: Kadın hastalıklarından ameliyat olan bazı hanımlar, bir daha çocuk olmaması için kordonları bağlatıyorlarmış. Bu iş, dinen caiz midir?
CEVAP
İnsanı kısırlaştırmak haramdır. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Kasap hayvanlarını, semizlemeleri için kısırlaştırmak caizdir. Diğer hayvanları ve insanları kısırlaştırmak haramdır.) [c.5, s.249]

Hadika ve Berikada da aynı şekilde yazmaktadır.

Yine İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Özürsüz, çocuk düşürmek, [çocuk aldırmak] haramdır. Ananın veya süt emen diğer çocuğun ölümüne sebep olan bir özür varsa, uzuvları teşekkül etmeden düşürmek [veya aldırmak] caiz olur.) [c.5, s.276]

Demek ki, sebepsiz kadınları kısırlaştırmak caiz değildir. Salih bir doktor, (Bir daha doğum yaparsa ölür) derse, veya buna benzer bir sebep söylerse, o zaman, çocuk aldırmak veya çocuk olmaya mani olmak için tedbir almak [mesela kadını kısırlaştırmak için kordonlarını bağlatmak] caiz olur.

Sual: Kadını muvakkat kısırlaştırmak caiz mi?
CEVAP
Haramdır.

Oruç ve aç durmak

Sual: Bazıları aç ve susuz durmanın ne faydası olur ki diyorlar. Oruç tutmaktan maksat nedir?
CEVAP
Oruç, yalnız aç ve susuz kalmak değildir. Bir hayvanı veya inanmayan bir kimseyi bir odaya hapsedip aç, susuz bırakmakla oruç tutturulmuş olmaz. Orucun, sabır, şükür, nefs terbiyesi gibi diğer ibadetlerle irtibatı vardır. Onun için hadis-i şerifte, (Her şeyin bir kapısı vardır. İbadetlerin kapısı ise oruçtur) buyuruldu. (İbni Mübarek)

Sinir sistemimizin vücuttaki yeri çok mühimdir. Dil sinirleri felç olan konuşamaz. Bacaktaki sinirler felç olursa, insan yürüyemez. Sinirimizin bozulması nispetinde hayatımız, az veya çok tehlike içindedir. Siniri bozuk kimse, huzursuz olur, sabredemez. Cemiyetteki kavgaların, cinayetlerin çoğu sinirli olmaktan, sabredememekten ileri gelmektedir. Hadis-i şerifte, (Oruç sabrın, sabır da imanın yarısıdır) buyuruldu. (Ebu Nuaym)

Böylece orucun imandan olduğu görülmektedir. İmanlı olan da, imanının kuvvetine göre suç ve günah işlemez. Sinirine hakim olur. Her şeyin bir zekatı vardır. Vücudun zekatı ise açlıktır. Oruç tutarak aç kalanın arzuları kırıldığı için sabretmesi kolay olur. Oruç tutan aç durur. Aç durmak iyidir: Aç duranın basireti açılır. Anlayış kabiliyeti artar. Hadis-i şeriflerde, (Aç duranın idraki artar, zekası açılır) ve (Tefekkür, ibadetin yarısı, az yemek ise tamamıdır) buyuruldu. (İ. Gazali)

Çok yiyen çok uyur, çok uyuyanın da ömrü boşa geçmiş olur. Çok yiyen sarhoş gibi olur, dimağı yorgunlaşır. Zekası, zihni dumura uğrar. Açlık, kalbde incelik doğurur. Hadis-i şerifte, (Az yiyenin içi nurla dolar ve Allahü teâlâ, az yiyip içen ve bedeni hafif olan mümini sever) buyuruldu. (Deylemi)

Açlıkta arzular kırılır, nefsimiz uysallaşır, serkeşliği kalkar. Çok yemek, gafleti doğurur. Azgın bir atı zaptetmek zor olduğu gibi, çok yedirmekle azan nefsi zaptetmek de zordur. Açlıkla terbiyesi kolaylaşır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsan kalbi tarladaki ekin, yemek ise yağmur gibidir. Fazla su ekini kuruttuğu gibi, fazla gıda da kalbi öldürür.) [İ.Gazali]

Her zaman tok olan şefkatsiz ve merhametsiz olur. Tok, acın hâlini bilmez. Çok yiyen sert ve katı kalbli olur. Hadis-i şerifte, (Çok yiyip içmekle kalbinizi öldürmeyin!) buyuruldu. (İmam-ı Gazali)

Sinirlerine hakim olan kimse huzurlu olur. Açlık, günah işleme arzusunu kırar, kötülük etmeye mani olur. Hadis-i şerifte, (Açlık ve susuzlukla nefsle cihad etmek, Allah yolunda cihad gibidir) buyuruldu. (İmam-ı Gazali)

Çok yiyen çok su içer. Çok su içen çok uyur. Çok uyuyanın ömrü uyku ile geçtiği için dünya ve ahiret kazancına mani olur. Demek ki açlık, sinirleri uyanık, zinde tutar. Fazla tokluk ahmaklığa yol açar. Okuduğunu ezberlemesi ve hatırında tutması zor olur. Hadis-i şerifte, (Her gün bir defa yemek yenmesi itidaldir) buyuruldu. (Beyheki)

İki günde üç defa yemek yemenin normal olduğu bildirilmiştir. (Teshil-ül-menafi)

Hastalıkların çoğu çok yemekten ileri gelir. Hadis-i şerifte, (Çok yiyip içmek hastalıkların başıdır) buyuruldu. (Dare Kutni)

Az yiyenin vücudu sıhhatli olur. Hadis-i şerifte, (Oruç tutan sağlıklı olur) buyuruldu. (Taberani)

Çok yiyende acıma hissi azalır. Arzuları artar, harama dalar. Gayri meşru arzuları harekete geçiren yolları tıkamak gerekir. Açlık şeytanın yolunu tıkar. Hadis-i şerifte, (Şeytan, damardaki kan gibi, vücutta dolaşır, açlık ile yolunu daraltın) buyuruldu. (İhya)

23 Ağustos 2008 Cumartesi

ORMAN KEBABI

Ramazan Ayına Az bir zaman kaldı.İftarda hanımlar , bugün ne yapsam acaba diye düşüne dursun.Hergün bir adet yemek tarifini bloğa koymaya çalışacağım.
Bugünkü tarif Orman Kebabı.Orman Kebabı'nı nasıl yapıldığı ve hangi malzemelerin kullanıldığı yazılı. Damak zevkine Göre Muhtelif baharatlar kullanabilir hatta sarımsak dahi ilave edebilirsiniz.
Etleri önceden bir süre yoğurt yada süt ile terbiye edebilirsiniz. Yine yağı daha fazla kullanıp suyu azaltarak daha farklı lezzetler elde etmeniz mümkün.

Yemeğin yanında prinç yada bulgur pilavı , salata yada Cacık önerilerimiz.

Afiyet olsun

MALZEME: 500 gram koyun veya kuzu eti, 2 kaşık sıvı yağ, 1 çay bardağı bezelye, 2 patates, 2 havuç, 1 kuru soğan, 1.5 bardak su, tuz ve kekik.

YAPILIŞI: Et kuşbaşı doğranır, yağ ile birlikte tencereye konur. Üzerine kıyılmış bir adet soğan serpilir. Küçük parçalara bölünmüş patates, bezelye ve havuçlar da üzerine dökülüp kavrulur. Su ilâvesiyle orta hararetteki ateşte pişirilir. Et ve havuçlar pişinceye kadar ateşte tutulur. Üzerine kekik dökülerek, servis yapılır.

Orucun ve Ramazan ayının fazileti

Ay
Sual: Ramazan ayının önemi nedir?
CEVAPBu konuda imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda
ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.

Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir.

Kur’an-ı kerim, Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı şerifte, iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.

İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.

Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.

Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Âmin. (Mektubat ,1.c. 45.m.)
Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.

Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. [Tirmizi]
(Ama dini bir mazeret varsa oruç tutmamak günah olmaz.)

Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai]

(Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allahü teâlâdan bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.)
[Buhari]

(Ramazan orucunu tutup ölen kimse, Cennete girer.)
[Deylemi]

(Ramazan ayı gelince, “Ey hayır ehli, hayra koş! Şer ehli, sen de kötülüklerden el çek” denir.)
[Nesai]

(Ramazan bereket ayıdır. Allahü teâlâ bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.)
[Taberani]

(Ramazan-ı şerif ayı geldiği zaman, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.)
[Deylemi]

(Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; Ramazan ayı, sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.)
[Taberani]

(Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.)
[Ebu Nuaym]

(Ramazan orucu farz, teravih sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.)
[Nesai]

(Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.)
[İ.Mansur]

(Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.)
[İbni Ebiddünya]

(Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, Cehennemden kurtuluştur.)
[İ.Ebiddünya]

(İslam, kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.)
[Müslim]

(Cennetteki güzel köşkler, sözü hoş, selamı çok, yemek yediren, oruca devam eden ve gece namazı kılan kimselere verilir.)
[İbni Nasr]

(Oruç tutan müminin susması tesbih, uykusu ibadet, duası müstecap ve amelinin sevabı da çoktur.)
[Deylemi]

(Bilhassa oruçlu iken çirkin, kötü söz söylemeyin! Birisi size sataşırsa, ona “Ben oruçluyum” deyin!)
[Buhari]

(Gerçek oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayasızca sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.)
[Hakim]

(Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur.)
[Taberani]

(Allah yolunda bir gün oruç tutanın yüzünü, Allahü teâlâ yetmiş yıl ateşten uzaklaştırır.)
[Müslim]

(Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır.)
[Müslim]

(Oruçlu iken ölene, kıyamete kadar oruç tutmuş gibi sevap yazılır.)
[Deylemi]

(Oruçlu iken ölen Cennete girer.)
[Bezzar]

(Oruç tutan, namaz kılan kimse, mükafatını kıyamette aklı kadar alır.)
[Hatib]

(Oruç şehveti keser.)
[İ. Ahmed]

Mübarek vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatları, ibadetleri ve her çeşit hayratı artırmalıdır. Zira Allahü teâlâ, tarafından sevilen kimse, faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. Buğzettiği kul ise; faziletli vakitlerde kötü işlerle meşgul olur. Kötü işlerle meşgul olanın bu hareketi azabının daha şiddetli olmasına ve Allahü teâlânın, ona daha çok buğzetmesine sebep olur. Çünkü o, böyle yapmakla vaktin bereketinden mahrum kalmış ve onun hürmet ve şerefini çiğnemiş olur. (Mev'iza-i hasene)

Resulullah efendimizin rüyası
(Rüyamda acayip şeyler gördüm. Ümmetimden birini azap melekleri yakalamıştı. Aldığı abdestler gelip, onu içindeki zor durumdan kurtardı. Birini gördüm, kabri onu sıkıyordu. Kıldığı namazlar gelip, onu kabir azabından kurtardı. Birine şeytanlar musallat olmuştu. Ettiği zikirler gelip, şeytandan onu kurtardı. Birinin de susuzluktan dili çıkmıştı. Tuttuğu Ramazan orucu gelip, susuzluğunu giderdi.

Birini zulmet sarmıştı. Yaptığı hac gelip karanlıktan çıkardı. Birine ölüm meleği gelmişti. Ana babasına yaptığı iyilikler gelip, ölümüne engel oldu, geciktirdi. Birini Müslümanlarla konuşturmuyorlardı. Sıla-i rahim gelip, ona şefaat etti, onlarla konuştu. Peygamberinin yanına gitmek isteyen birine engel oluyorlardı. Aldığı gusül, onu alıp yanıma getirdi. Ateşten korunmak isteyen birisine, sadakası gelip ateşe perde oldu. Birini zebaniler alıp Cehenneme götürürken, yaptığı emr-i maruf ve nehy-i münker gelip kurtardı. Biri Cehennem ateşine atılmıştı. Allah korkusu ile döktüğü gözyaşları gelip oradan kurtardı.

Birine amel defteri solundan verilirken, Allah korkusu gelip, defterini sağa aldı. Sevapları hafif gelen birine, kendinden önce ölen çocukları gelip, sevabını ağırlaştırdı. Cehennemin kenarında, korkudan titreyen birine, Allahü teâlâya olan hüsnü zannı gelince, titremesi durdu. Sırattan zorla geçen biri, Cennete geldi. Fakat kapılar kapalıydı. Kelime-i şehadeti gelip, onu Cennete koydu.) [Hakîm-i Tirmizi]

Sual: Günah işlememize şeytanlar sebep olduğuna göre, Ramazanda bağlı olan şeytanlar nasıl günah işletiyor?
CEVAPGünah işlememize yalnız şeytanlar değil, kendi nefsimiz de sebep olmaktadır. Nefsin zararı, şeytanınkinden çok fazladır. Nefsin her istediği kendi zararınadır. Ramazanda günah işleten, nefsimizdir. Bu ayda, şeytanlar bağlı olduğu için vesvese veremezler. Ramazanda esnemeler de şeytandan değildir. Asabi esnemeler, yorgunluk, uykusuzluk gibi hallerde meydana gelir. (Mektubat-ı Rabbani)

22 Ağustos 2008 Cuma

Karıncanın verdiği ders

karınca
Hazret-i Süleyman ve karınca
Süleyman aleyhisselam, Beyt-ül-Makdis’in inşasını bitirince, Allahü teâlâdan, takdirine uygun hüküm ile hükmetmeyi nasip etmesini istedi. Bu ona verildi. Kendisinden başka bir kimseye verilmeyen bir mülk ve saltanatın, kendisine verilmesini de istedi. Bu da ona verildi. Beyt-ül-Makdis’in inşasını bitirince, bu mescitte sırf namaz kılmak için gelen kimsenin, buradan, anasından doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenmiş olarak çıkmasını diledi.

Resulullah efendimizin ümmetine de, bu mescitte namaz kılmak çok sevap olmuştur. Nitekim hadis-i şerifte; (Mescid-i Haram’da kılınan namaz, yüz bin namaza; benim mescidimde kılınan namaz, bin namaza; Mescid-i Aksa’da kılınan namaz beş yüz namaza denktir) buyuruldu.

Ahit sandığını koydu
Süleyman aleyhisselam, Mescid-i Aksa’ya, Musa aleyhisselamdan beri nesilden nesile geçerek gelen Ahit sandığını koydu. Bu durum, Beyt-ül-Makdis’in Buhtunnasar tarafından yıkılmasına kadar devam etti. Buhtunnasar, Kudüs’ü alınca, şehri yakıp yıktı. Mescid-i Aksa’da bulunan altın, gümüş ve diğer mücevherleri alıp, Babil’e götürdü.

Süleyman aleyhisselamın, cinler tarafından dokunmuş olan bir yaygısı vardı. Kendisi ve ordusu bu yaygının üzerine çıkar, rüzgar onu emredilen yere götürürdü. Sabahtan öğleye kadar bir aylık, öğleden akşama kadar da bir aylık yol katederdi. Ayrıca rüzgar, duymak istediği sesleri de Süleyman aleyhisselama getirirdi.

Süleyman aleyhisselamın ordusundaki vazifeliler, yemek kaplarını ve malzemelerini de yanlarına alır, ihtiyaç oldukça yemek yapar, ekmek çıkarırlardı. Bu şekilde havada seyahat ederlerdi. Yine bir gün emir verilip, Süleyman aleyhisselam ve ordusu, İran’daki İstahar şehrinden Yemen tarafına hareket etti.

Süleyman aleyhisselamın ordusu daha sonra Taif’te Sedir vadisine, sonra da karıncaların çok olduğu Neml vadisine ulaştı. Süleyman aleyhisselamın ordusunun, kendilerine doğru geldiğini gören karıncaların reisi durumundaki dişi bir karınca, arkadaşlarını ikaz edip dedi ki:
- Ey karıncalar! Süleyman aleyhisselam ve ordusu bize doğru geliyor. Çabuk yuvalarınıza girin! Bilmeden üstünüze basıp sizi öldürebilirler.

Bunun üzerine, karıncalar, reislerinin sözüne uyarak yuvalarına girdiler.


Karınca, Süleyman aleyhisselama itaat etmekle memurdu. Elbette itaat ettiği zatı, onun fazilet ve adaletini bilirdi. Karıncalarda, Allahü teâlânın ihsan ettiği bir anlayış vardır. Çünkü onlar, faydalarına olan şeyleri bilirler. Mesela, yuvalarına götürdükleri buğday tanesini, çimlenmemesi için ikiye bölerler. Fakat, kişniş otunu dört parça yaparlar. Çünkü kişniş otu, iki parça olursa tekrar bitip büyür.
Süleyman aleyhisselam, dişi karıncanın, âyet-i kerimede beyan buyurulan sözünü, uzaktan duydu, tebessüm etti. Bunun üzerine, karıncalar yuvalarına girinceye kadar, ordusunu vadiye bırakmadı.

Hayvan bile reisi bulunduğu topluluğu korumaya çalışıyordu. İnsan için, karıncanın bu davranışında ibretler vardı. Zira insan da emri altındakileri korumalıydı. Çoban, güttüğü sürüyü her türlü tehlikeye karşı nasıl koruyorsa, cemiyetteki idareci olanlar da, idare ettikleri kimseleri korumalıydılar.

Böbrek Tasina Dogal Formüller

Böbrek taşı nasıl düşürülür?

Sual: Böbrekteki taş ve kum için doktordan başka bir tavsiyeniz var mıdır?
CEVAP
Siyah turpun suyu çıkarılır. Aç iken birer çay bardağı, birkaç gün içilir. Büyük, küçük taşları eritir. Tecrübe edilmiştir. Böbrek taşını parçalamak için şekerli karpuz suyu içilir. Mantar, kaymak, keşkek, beyaz peynir, balık, pelte ve sütlü şeyler böbreklerde taş ve kum yapar. Bunları yememeli. Tuzlu, kireçli su içmemeli. Bayat et, sığır, pirinçli yemekler yasaktır. Kara nohut suyu, tarçın suyu veya mahlep, anason, kimyon yenir veya suları içilirse ve çemen ekmek ile yenirse, böbrekteki ve mesanedeki taşları parçalayıp döker. Hulbe yemek de böbrek taşlarını parçalar, öksürüğü keser.

Sabahları aç iken bir çorba kaşığı badem yağı içmek böbrek ve mesane taşlarını düşürür. Bir fincan zeytin yağı içmek de kumları döker.

Eşkina balık taşı: Büyüklüğüne göre, 5 veya 8 adet eşkina taşı alınır, yarım litre limon suyu sıkılarak cam şişeye doldurulur. İlacın kullanımı acil ise, taşlar ezilerek toz haline getirilir. Acil değil ise 4 parça yapılıp, limon suyunun içine konarak bir fincan sızma zeytin yağı da ilave edilerek yaz mevsimi ise buz dolabında 4,5 ayarında iki gün, kış günü ise donmayacak şekilde dışarıda 1-2 gün bekletilir.

İlaç her sabah idrara çıktıktan sonra, aç karnına limonata bardağının 2/3 oranda doldurularak içilir. İçmeden önce bir fincan zeytinyağı içilmesi iyi olur. Ağır mide rahatsızlığı ve ameliyatı olanlar dikkat etmeli veya doktora danışmalı.dinimizislam.com

21 Ağustos 2008 Perşembe

Arılardan Kurtulmak

Daha Önce Arılarla ilgili basit doğal çözüm yollarını anlatmıştım.
Youtube bugün erişimde olduğu için ,Bu video Çok iyi yardımcı oldu.
Arılar için, hatta eşek arılarından kutulmak için hazırlanmış olan
bu video. Arılara tuzak yapmak konusunda bir hayli fikir veriyor.

Yalnızca eşek arısı için değil tabi bu tuzak

diğer arılardan ,mesela sarıca arılardan kurtulmak içinde kullanabilirsiniz.

Bu video'da ki düzenek yalnızca örnek .

Kabın üçüne su yada et koyabilirsiniz.

Eğer Video 'yu izleyemiyorsanız.

Youtubeye erişim olmadığından olabilir.
vtunnel.com'a girip adres çubuğuna youtube adresini yazıp.youtube'ye girebilirsiniz.
Daha sonra video kodunu yazarak izleyebilirsiniz
Video kodu LdsMRhzNb3w

Farklı takvim ve imsakiyeler

ay fotoğrafı
Sual: Takvimler ve Ramazan imsakiyeleri neden farklıdır, niye hepsi aynı değil?
CEVAPBugün ülkemizde, iki çeşit takvim ve imsakiye yayınlanmaktadır. Bir kısmı, yüz senedir kullanılmakta olup, doğruluğunda en ufak bir şüphe, tereddüt hasıl olmamış namaz vakitleri cetvelini aynen muhafaza eden takvimler; bir kısmı da, 1983'ten sonra, çok oruç tutuyoruz diyenleri susturmak gayesiyle, imsak vaktini uzatan takvimlerdir.

1983 yılından önce bütün takvimler aynı idi. Fakat 1983'ten itibaren Diyanet İşleri temkin vakitlerini kaldırdığından, böyle farklı iki durum ortaya çıkmıştır. 1983 tarihinden önceki takvimlerin yanlış olmadığını herkes kabul etmektedir. Bu hususta bir ihtilaf yoktur. Nitekim, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 30 Mart 1988 tarih ve 234-497 sayılı müftülüklere gönderdiği tamimde şöyle denilmektedir:
(1983 öncesi takvim ile yeni uygulama arasında sadece temkin farkı bulunmaktadır. Buna göre 1983 öncesindeki uygulama yanlış değildir.)

Türkiye Takvimi ile diğer bazı takvimler, doğruluğunda ittifak olan 1983 öncesine göre hazırlanmaktadır. Diyanet'in tamiminde bildirdiği gibi, 1983 yılından önceki uygulamaya göre hazırlanan takvimler ile bu takvimlere dayanılarak hazırlanan Ramazan imsakiyeleri yanlış değil, sadece temkinlidir. Yani Türkiye Takvimi’nin yanlış olmadığını Diyanet de bildirmiştir. Çünkü, ecdadımız takvimin başlangıcından beri, bu vakitleri esas almış, Diyanet de daha önce, uzun yıllar, Türkiye Takvimi'ndeki vakitleri uygulamıştır.


Detaylı bilgi için buraya tıklayınız.


Sual: Temkin nedir, âlimler, bu temkini niçin koymuştur?
CEVAPBir namaz vakti hesaplanırken, hesabı yapılan şehrin arazisinin yükseklik ve alçaklık, doğu-batı, kuzey-güney, genişlik gibi durumları göz önüne alınır. Ayrıca vakte tesir edecek atmosfer şartlarının da en anormal hâli düşünülerek, bütün bu şartların hepsini karşılayarak, vakti emniyet altında tutacak zamana, vaktin temkini denir. Bu vakit, ibadet vaktinin emniyeti bakımından zaruri olarak konulması şart olan bir zamandır. Temkinsiz yapılan ibadet, vaktin dışında yapılmış demektir.

Temkin hakkında teknik bilgi için buraya tıklayınız.
Sual: Birkaç dakika önce olmuş sonra olmuş ne fark eder?
CEVAPSonra olması fark etmez de önce olması çok şey fark eder. Çünkü namazları vaktinde kılmak şarttır. Birkaç dakika önce kılınsa namaz sahih olmaz. Oruç da böyledir. Güneş batmadan önce yiyip içilince, oruç sahih olmaz. Namazları vakit girdikten üç-beş dakika sonra kılmakta hiç mahzur yoktur. Güneş battıktan 5-10 dakika sonra orucu açmakta da mahzur yoktur. Hatta yıldızlar görülünceye kadar geciktirmek caizdir. Nur-ül izah şerhinde; "Bulutlu gecelerde, orucun bozulmasından korunmak için, ihtiyatlı davranarak oruç açmayı biraz geciktirmelidir. Yıldızlar görülmeden önce iftar eden acele etmiş olur" buyuruluyor.

Sual: Yeni takvimlerde imsak vakti ne kadar sonraya alınmıştır? Sonraya alınması oruca zarar verir mi?
CEVAPYeni takvimlerde, imsak vakti 10-15 dakika geciktirilmektedir. Böyle olunca, oruç tehlikeye sokulmaktadır. Eğer imsak vaktinden sonra yiyip içilmeye devam edilirse, oruç tutulmamış olur. Bunun için imsak vaktinde yiyip içmeyi kesmek şarttır. İmsak vaktinde eski cetvelleri esas alıp, yeni takvimlerden 10-15 dakika önce yiyip içmeyi kesmekte hiç mahzur yoktur. Hatta çok iyi olur, tedbirli ve temkinli hareket edilmiş olur. Tedbirsizlik ve temkinsizlik sebebiyle namaz ve oruçları ifsat etmemek lazımdır.

Sual: Eski takvimlerle yeni takvimler arasındaki en önemli fark nedir?
CEVAPİki takvim arasında fark, biri temkinli, öteki temkinsizdir. Yeni takvimlerden Türkiye Takvimi, ehil kimseler tarafından, çok hassas bir şekilde hazırlanmaktadır. Bu hususta takvimimizde her sene, Mühim Tenbih başlığı altında ikaz yapılmaktadır. Mevcut takvimler içinde, Türkiye Takvimi ve bu takvim esas alınarak hazırlanan Ramazan imsakiyeleri temkinli olup, en uygun olanıdır.

Sual:
Takvimlerde yazılı olan imsak ne demektir? Bu vakitte sabah namazı kılınır mı?
CEVAPİmsak, gecenin bitimi, Ramazanda yiyip içmenin yasak olduğu vaktin başlaması demektir. Türkiye Takvimi’nde yazılı olan imsak vaktinde, yiyip içmeyi kesmelidir! Türkiye'de bundan 15 dakika kadar sonra sabah namazı kılınabilir!

Sual: Yeni takvimlere göre imsak vaktini uzatan kimsenin sorumluluğu olur mu?
CEVAPYanlış takvimlere göre hareket edip de, yiyip içmeye ezan okununcaya kadar devam eden kimsenin, suçu yanlış takvime bulması, kendini mesuliyetten kurtaramaz!

Hilal görülünce Ramazan başlar
Sual:
Ramazanın başlamasında hesaba, takvime göre mi hareket edilir, yoksa hilalin doğmasına, görülmesine mi itibar edilir?
CEVAPHesaba takvime göre hareket edilmez. Hilalin doğmasına da itibar edilmez. Ancak, Hilalin görülmesine itibar edilir.

Hilalin görüleceği günü değil, doğacağı günü doğru olarak tespit etmek mümkündür. Nitekim tespit edilmiştir de. Fakat dinimiz, oruca başlamayı, bayram etmeyi hilalin doğmasına değil, hilalin görülmesine bağlamıştır. Hilal, ya hesapların gösterdiği günde veya bir gün sonra görülür, hesapta bildirilen günden önce doğmaz.

Sual: Teknoloji asrındayız. Güneşin ne zaman doğup ne zamana batacağı bilinmiyor mu? Ayın ne zaman görüleceği saniyesi saniyesine tespit edilemiyor mu? Niye her sene bu kargaşa oluyor?
CEVAPAllahü teâlânın koyduğu nizamda eksiklik, yanlışlık olmaz. Güneşin ve Ayın hangi saatte doğup, batacaklarını çok önceden hesapla bilmek mümkündür. Hesapla bildirilen vakitten önce bir dakika bir saniye önce doğup batmaz. Yeni ayın hilali hesapla bulunan zamanda doğar, fakat havanın bulutlu olması gibi sebeplerle bazen doğduğu gün görülmeyebilir. Ramazan ayını tespit için hilali, yani gökte yeni ayı aramak ve Ayı görmek, eğer görülemezse, Şaban ayını otuz güne tamamlamak gerekir.

Kargaşanın sebebi, hilal görülmediği halde, falanca ülkede görülmüş diyerek bir gün önce oruca başlanmasıdır. Hiçbir zaman hesaptan sonra olmuyor da hesaptan önce görülüyor. Halbuki, hava bulutlu idi biz göremedik deseler, söyleyecek bir şeyimiz kalmaz. Vaktinden önce hilal görüldü demeleri çok yanlıştır.

Sual: Hilal gözetlemede dinin hükmü nasıldır?
CEVAPMustafa Sabri Efendi buyuruyor ki:
(Şaban ayının 29 çektiği hesap ile kesin olarak bilinse, gerçekten de 29 olarak çekse, Ramazanın girişini tespit için hilal gözetlense, hilal doğduğu halde, hava bulutlu olduğu için görülemese, Şaban otuz gün olarak kabul edilir. Yine bunun gibi, Ramazan ayının 29 çektiği hesap ile kesin olarak bilinse, gerçekte de 29 çekse, hava bulutlu olduğu için Ramazanın 29unda hilal görülmese, Ramazanı otuza tamamlamak dinimizin emridir. Hadis-i şerifte, (Hilali görünce, oruç tutun, tekrar görünce orucu bırakın) buyuruldu.) [Meseleler]
Sual: Bu konuda Diyanet yetkilileri ne diyor?
CEVAPDiyanet yetkilileri özetle dedi ki:
(Dinimiz, rüyeti yani hilalin görülmesi ile oruca başlanacağını emreder. Diyanet olarak, Ramazan hilalini gözetledik. Bugüne kadar, rasathanenin yaptığı hesaplara aykırı hiçbir sonuç tespit edemedik. Suudi Arabistan ile aramızdaki ayrılığın sebebi, onların hilali gözetlemeleri ve bizim de hesaplara göre hareket etmemiz değildir. Bu ülke, hilali gözetlemekle oruca başlamıyor, Amerikan almanaklarına göre hareket ediyor. Bir heyetle S. Arabistan’a gittik. Gelin hilali birlikte gözetleyelim dedik. Rabıta sekreteri Saffet bey, Biz Amerikan denizcilerinin hesaplarına göre hareket ediyoruz dedi. 6 kişilik bir heyetle Cebel-i Sefaya çıktık. Dürbün kullanmamıza rağmen hilali göremedik. Zaten hesaplara aykırı olarak görmek mümkün değildi. Akşam olunca, hilalin görüldüğünü, bayram edilmesi gerektiğini ilan edip milyonlarca müslümanın oruçlarını bozdurdular. Onların bu hareketlerinin, yalan veya yanlış bir beyana dayandığı muhakkaktır.)

Bu yazıda da, hesap değil, hilalin görülmesi esas alınmıştır. Biz de her sene (Hilal görülmeden oruca başlamayın, hilal görülmeden bayram etmeyin) diyoruz. (Hesaba göre hareket edin) demiyoruz.

Sual: Suudlar hilali gördük deseler bizim inanmamızın dini yönden bir mahzuru olur mu?
CEVAPVehhabiler Ehl-i sünnet olmadıkları için sözlerine itibar etmek caiz olmaz. İslam âlimleri buyuruyor ki:
Bid'at sahibi, yani itikadda Ehl-i sünnetten ayrılmış olan 72 fırkanın hepsi, her ibadeti yaptıkları halde, adil değildirler. Çünkü, ya mülhid olarak, imanları gitmiş veya Ehl-i sünneti seb ediyorlar ki, bu da büyük günahtır. (Hadika)

Müslümanı seb ve kötülemek günahtır, adaleti yok eder, şahitliği kabul olmaz. (Dürr-ül-muhtar)
Necdilerin bâtınılik yolunda birer zındık oldukları, Nimet-i İslam kitabının nikah bahsinde yazılıdır. Bunun için, Ramazan, bayram ve hac zamanının gelmesini anlamakta ve bütün din işlerinde, mezhepsizlerin sözlerine uymak caiz değildir.

Sual:
Hilali gözetlemek farz mıdır?
CEVAP
Hilali gözetlemek farz-ı ayn değil, farz-ı kifayedir. Aynı manada vacib-i kifaye de denmiştir. Bazı müslümanlar gözetleyince diğerlerinden sakıt olur.

Sual: Hilali gözetlemek için nasıl bir yol takip etmelidir?
CEVAPTeleskop ve dürbün hilalin çıplak gözle görmesini kolaylaştırır. Önce rahat görebilmek için bu aletlerle hilal aranır, bulunursa çıplak gözle de bakılır. Görülürse ertesi günün, ayın ilki olduğu anlaşılır. Hesap işi de böyle faydalıdır. Hilalin semada ne kadar kalacağı, hangi dakikalarda, dünyanın nerelerinden görüleceğini gösterir. Hesabın, teleskobun faydası inkâr edilemez. Yoksa hesaba göre bayram ilan edilmez.

Sual: Hilal resmen gözetlenmediğine göre, oruca erken başlama ihtimali olabilir. Bunun zararı yok mu?
CEVAPRamazan ve bayramın, hilali görmekle değil de, takvime göre başlatıldığı yerlerde, oruca ve bayrama hakiki zamanlarından bir gün önce başlanılmış olabilir. Ramazanın başlaması, dinin emrine uygun olmuyor. Ramazanın ilk ve son günü tutulan oruçlar, Ramazana rastlasa bile, şüpheli olduğu için bayramdan sonra iki gün kaza orucu tutmak gerekir.

Sual: Hilalin görüleceği günü, hesaplamak mümkün değil mi?
CEVAPHilalin görüleceği gün değil, doğacağı gün doğru olarak tespit edilir. Fakat dinimiz, oruca başlamayı ve bayram etmeyi hilalin doğmasına değil, hilalin görülmesine bağlamıştır. Hilal, ya hesapla bulunan günde veya bir gün sonra görülür, hesapla bildirilen günden önce asla doğmaz. Çünkü Allah’ın koyduğu nizamda eksiklik, yanlışlık yoktur. Güneşin ve ayın hangi saatte doğup, batacaklarını çok önceden hesapla bilmek mümkündür. Yeni ayın hilali hesapla bulunan zamanda doğar, fakat havanın bulutlu olması gibi sebeplerle bazen doğduğu gün görülmeyebilir. Ramazan ayını tespit için hilali, aramak ve görmek, eğer görülemezse, Şabanı 30’a tamamlamak gerekir. Hilali görmekle Ramazanın başlaması, hesapla bulunandan bir gün sonra olabilir. Fakat bir gün önce olamaz. Çünkü hilalin hesapla bulunan günden önce doğması mümkün değildir.

Sual: Hilalin bir veya iki günlük olduğu nasıl bilinir?
CEVAPTecrübesi olan bilir.

Oruçta hilal ve hesap
Sual:
Sualimiz hilali görmekle ilgilidir. Ramazan orucunu tutup bayram etmede üç grup insan var.
1- Bir kısmı herkesle birlikte oruca başlayıp herkesle birlikte bayram yapıyorlar.
2- Bir kısmı Ramazan orucuna bir gün erken başlayıp, bayramı da bir gün erken yapıyorlar.
3- Bir kısmı da, usul ile hicri ayları bulma hesaplarına uyarak, herkesten sonra oruca başlayıp, herkesten sonra bayram ediyorlar.
Bu üç gruptan hangilerinin yaptığı doğrudur?
CEVAPBirinci grup takvimlere yani rasathanenin hesaplarına uymaktadır. Hesaplar doğru yapılırsa hilalin doğuşunu tespit etmekte hiç yanlışlık olmaz. Çünkü Allah’ın nizamında zerre kadar yanlışlık olmaz. Hilal, hesabın bildirdiği saatte doğar, saniye şaşmaz. İkinci gruptakilerin hesaptan önce oruca başlamaları ve bir gün önce bayram etmeleri ilme aykırıdır, % 100 yanlıştır. Çünkü hesaptan önce hilalin görülmesi imkansızdır. Güneşin doğuşu da aynen ayın doğuşu gibidir. Bir kimsenin güneş doğmadan ben güneşi gördüm demesi elbette yanlıştır. Güneş ancak takvimlerde bildirilen saatte doğar. Daha önce doğması imkansızdır. Ama güneş doğduğu halde, hava bulanık olduğu için görülmeyebilir.

Ayların başlamasını gösteren hilal de böyledir. Hilal hesapla bulunan gün ve saatte doğar. Ancak o gün o saatte görülmeyebilir. Dinimiz hilalin doğmasını değil, görünmesini esas alır. Hilal görülmedikçe hesapla veya ayları tespit usulleriyle bulunan günde bayram yapılmaz.

İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Ramazanın birinci gününü anlamak için takvimlere göre hareket edilmez. Çünkü oruç, gökte yeni ayı görmekle farz olur. Peygamber efendimiz, (Hilali görünce oruca başlayın, hilali görünce bayram edin) buyurdu. Hilalin doğması hesapla bilinir. Hesap sahih olup, hilal, hesabın bildirdiği gecede doğar, ama, o gece görülmeyip, bir gece sonra görülebilir ve oruca, hilalin doğduğu gece değil, görüldüğü gece başlanır. (Redd-ül muhtar 289)

Dinimiz, hilalin görünmesini esas aldığı için, hilal görünmedikçe oruca başlanmaz. Bu bakımdan ikinci gruptakiler % 100 yanlış yoldadır. Üstelik bölücülük yaptıkları için fitneye de sebep oluyorlar. Dinimiz fitne çıkarana lanet ediyor. Bu bakımdan birinci gruptakilerin yaptığı doğrudur. Ancak hilal görülmeden oruca başlanıp bayram edilmişse, iki gün kaza orucu tutmak gerekir. Böylece fitne de çıkarılmamış olur.

Üçüncü gruptakilerin yaptığı, usullerle hicri ayın birini bulmak, hesap gibi kesin değildir. Herkesten ayrı olarak böyle bir şey yapmak ikinci gruptakiler gibi yanlıştır. Dürer’deki hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Sizin orucunuz, herkesin oruç tuttuğu gündedir. İftarınız da herkesin iftar ettiği gündedir.) [Tirmizi, Ebu Davud]

Bu hadis-i şerifin Türkçe söylenişi şöyledir:
(Herkes oruca başlayınca siz de başlayın, herkes bayram edince, siz de bayram edin)
Müslümanların, bayram sanarak Arefe günü kestiği kurbanlar, şer'an sabit olan bayramı bilmedikleri için sahihtir. Demek ki, birinci gruptakiler isabetlidir.

Netice:Biz ilmi [bilimsel] olarak diyoruz ki, Türkiye Takvimi’nin esas aldığı, 150 yıldan beri ecdad tarafından uygulanan namaz vakitleri doğrudur, 1983’den beri uygulanan vakitler temkinsizdir. Bizim hesabımız, yanlış olsa bile, namazı vakti girdikten 5-10 dakika sonra kılmakta ve oruçta da imsaktan 10-20 dakika önceden yiyip içmeyi kesmekte mahzur yoktur. Ecdadın hesabı doğru ise, namazı vakti girmeden kılanlarınki sahih olmaz.

İki gün kaza orucu
Sual:
Ramazan ayından sonra, yanılma ihtimalinden dolayı, niye bir gün değil de, iki gün kaza orucu tutmak gerekiyor?
CEVAPOruç tutulan ayın ilk ve son günleri, Ramazana tesadüf ettiği kesin değilse, yani hilal görülerek değil de, takvime göre tutulmuşsa, o günler şüpheli olur. Bu bakımdan, hilali görerek Ramazan ayı tespit edilmeyip, takvimlere göre başlatıldığı yerlerde, Ramazanın başlaması şüpheli olmaktadır. Ramazan olduğu şüpheli olan günlerde tutulan oruç, sahih olmadığı için, iki gün kaza tutmak gerektiği, Bahr, Hindiyye, Kadıhan gibi muteber eserlerde yazılıdır.
dinimizislam.com

Gözlerdeki şişlikten kurtulmak için

Sabahleyin şiş gözlerle uyandıysanız, üzülmeyin kısa zamanda eski hale gelebilmeniz çok zor değil. Nasıl mı?.. İşte size bir kaç ipucu:
Gözlerdeki şişlikten kurtulmak için.....
Çiğ patatesi yuvarlak dilimler halinde kesin. Gözlerinizin üzerine birer tane yerleştirip 10-20 dakika arası tutun. Bunun dışında antioksidan içeren kremler de şişlerin inmesine yardımcı olacaktır.

Probleminiz kronikleştiyse, yani ne yaparsanız yapın şiş gözlerle uyanmaktan kurtulamıyorsanız kardiyovasküler egzersizler yapmalısınız. Yürüyüş, koşu, aerobik ve bisiklet bunların başlıcaları. Bu hareketler, vücutta ödeme yol açan tuz ve toksinlerin atılmasını sağlar ve sadece göz altlarınızdaki değil, tüm vücudunuzdaki şişliklerin giderilmesine yardımcı olur.

Şişliklerin inmesini beklemek için fazla zamanınız yoksa, bir parça buzu göz çevrenizde hafif hafif gezdirin. Bundan daha etkili bir diğer metot ise, içine soğuk su ve buz küpleri doldurduğunuz bir naylon torbayı yüzünüze kapatıp dayanabileceğiniz kadar beklemek. İşe yaradığını göreceksiniz.

Bu uygulamaların hiçbiri işe yaramıyorsa, tek çare var: Şişlikleri makyajla kamufle etmek. Teninizin rengindeki kapatıcıyı elmacık kemiklerinize kadar olan geniş bölgeye ince bir katman halinde sürün. Farınızı koyu renklerden seçin. ailevekadın.com

20 Ağustos 2008 Çarşamba

Örümcek

örümcek

Daha Önce bu sanki gözlük takmış olan örümceğin fotoğraflarını çekmiştim.
Benzer fotografları tekrar çekme fırsatı buldum
Örümcek
Bence gerçekten ilginç

gözlüklü örümcek
gözlüklü örümcek
Gözlüklü Örümcek



16 Ağustos 2008 Cumartesi

Berat gecesinde neler yapılmalı



Bu gece ( Berat Gecesinde ) yapılacak şeyler;
1- Uyumamak, 2- Kabristan ziyareti, 3- Kendimiz ve bütün mü’minler için istigfâr, 4- Ailesiyle merhametli konuşmak, 5- Adaletli davranmak, 6- Nemâz ve secde, 7- Çok düâ etmek, 8- Toprağa secde etmek, 9- Secdede istigfâr, 10- Peygamber efendimizin secdede okuduğu düâ, 11- Peygamber efendimizin nemâz sonrası düâsı, 12- Hayrlı düâ etmek, 13- Bu bildirilenleri başkalarına da öğretmek, 14- Güzel koku sürünmek, 15- İnatla-ısrarla düâ etmek, 16- Hamd ve şükr, 17- Rabbenâ ve Âmenerresûlü’yü çok okumak.

Kıyâmette pişman olmamak için, bu geceyi ganimet bilmeli, tevbe ve istiğfar etmeli, kazâ namazı kılmalı, Kur’ân-ı kerîm okumalı, Müslümanlara duâ etmelidir.

15 Ağustos 2008 Cuma

Berat gecesi

Ay Fotoğrafı

Sual: Berat gecesinin önemi nedir?
CEVAP
Şaban ayının 15. gecesidir. Tefsirlerde Kur’an-ı kerimin, Levh-il-mahfuza bu gece indirildiği bildirilmektedir. Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu [Kur’anı] mübarek bir gecede indirdik. Elbette biz insanları uyarmaktayız.) [Duhan 2,3]

Her sene, Şaban ayının on beşinci Berat gecesinde, o senede olacak şeyler, ameller, ömürler, ölüm sebepleri, yükselmeler, alçalmalar, yani her şey Levh-i mahfuzda yazılır. Resulullah efendimiz, bu gece, çok ibadet, çok dua ederdi.

Şaban ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gafildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini isterim.) [Nesai]

Âişe validemiz buyuruyor ki:
(Resulullahın, hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şabanın tamamını oruçla geçirirdi.) [Buhari]

Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Berat gecesi göklerin kapıları açılır, melekler müminlere müjde verir ve ibadete teşvik ederler.) [Nesai, Beyheki, A, Münziri]

(Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]

(Şaban ayının 15. gecesi, rahmet-i ilahi dünyayı kaplar, herkes affolur. Ancak haksız yere müslümanlara düşmanlık besleyen ve Allahü teâlâya ortak koşan mağfiret olunmaz.) [Beyheki]

(Berat gecesini ganimet, fırsat biliniz. Çünkü belli bir gecedir. Kadir gecesi çok büyük ise de, hangi gece olduğu belli değildir. Berat gecesinde çok ibadet ediniz. Yoksa kıyamette pişman olursunuz.) [S. Ebediyye]

(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) [Tirmizi]

(Şabanda üç gün oruç tutana, Hak teâlâ, Cennette bir yer hazırlar.) [Ey Oğul İlmihali]

(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi.) [İ.Asakir]

(Cebrail aleyhisselam gelip, “Kalk namaz kıl ve dua et! Bu gece şabanın 15. gecesidir” dedi. Bu geceyi ihya edenleri Allahü teâlâ affeder. Yalnız, müşrik, büyücü, falcı, cimri, kinci, müşahin, içkici, faizci ve zaniyi affetmez.) [Taberani] (Müşahin, bid'at ehli demektir.)

(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, reddolmaz. Ramazan ve Kurban bayramının birinci gecesi, Berat ve Arefe gecesi.) [İsfehani]

(Allahü teâlâ Berat gecesinde, kâfirler hariç, müminleri mağfiret eder. Kindarları da, bu huylarını bırakıncaya kadar mağfiret etmez.) [Taberani, Beyheki]

(Allahü teâlâ, Şabanın 15. gecesinde müşrik ve müşahin hariç herkesi affeder.) [İbni Mace]

(Allahü teâlâ, Şabanın yarısının [Berat] gecesinde, dünya semasına tecelli eder. Benikelb kabîlesinin koyunlarının kıllarından daha çok kimsenin günahlarını affeder.) [İbni Mace, Tirmizi]

(Dört gecenin gündüzü de gecesi gibi faziletlidir. Allahü teâlâ, o günlerde dua edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol ihsana nail olurlar. Bunlar: Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi ve günleri.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, Şaban ayının 15. gecesinde rahmetiyle tecelli ederek kendisine şirk koşan ve Müslüman kardeşine kin güdenler hariç herkesi affeder.) [İbni Mace]

(Allahü teâlâ şu dört geceyi hayırla süsler: Kurban Ramazan bayramı gecesi, Arefe gecesi Şabanın yarısının [Berat] gecesi ki, onda eceller, rızıklar yazılır.) [Deylemi]

(Salih akrabayı terk eden, ana babaya asi olan Berat gecesi affa kavuşamaz.) [Beyheki]

İçki içmek, cimrilik, kin gütmek, ana babaya isyan gibi günahları işleyen kâfir olmaz. İmanı düzgün ise, günahlarının cezasını çektikten sonra Cennete girer. Sevapları günahlarından daha çok ise Cehenneme girmeden de Cennete gider.

Bu geceyi ganimet bilmeli, tevbe istiğfar etmeli, kaza namazı kılmalı, Kur'an-ı kerim okumalı, Bilhassa ilim öğrenmelidir. En kıymetli ilim, doğru yazılan ilmihal bilgileridir.

Peygamber efendimiz Berat gecesinde, (Allahümmerzuknâ kalben takıyyen mineşşirki beriyyen lâ kâfiren ve şakiyyen) duasını çok okurdu. (R.Nasıhin)

Hazret-i Âişe validemiz, (Ya Resulallah, Allahü teâlâ seni günah işlemekten muhafaza buyurduğu halde, neden Berat gecesinde çok ibadet ettin?) diye sordu. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Şükredici kul olmayayım mı? Bu yıl içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu yıl içinde öleceklerin isimleri, bu gece özel deftere yazılır. Bu gece herkesin rızkı tertip olunur. Bu gece herkesin amelleri Allahü teâlâya arz olunur.) [Gunye]

Nafile ibadetlerin sevabına kavuşabilmek için, ehl-i sünnet itikadında olmak, haramlardan kaçıp günahlara tevbe etmek, farzları kusursuz yapmaya çalışmak, o ameli ibadet olarak yapmaya niyet etmek şarttır.

Hasan-ı Basri hazretleri, Şabanın 15. günü, sanki mezardan çıkmış gibi, yüzü çok solgun görülürdü. Bu üzüntünün sebebini sorduklarında buyurdu ki:
(İlm-i yakîn ile biliyorum ki, günahım vardır. Günahım affedilmezse, sevaplarım da kabul edilmezse, hâlim nice olur diye korkumdan benzim sararıyor.)

Sual: Şabanın 14. mü, 15. günü mü oruç tutulur?
CEVAP
Onbeşinci günü tutulur.
Bünyesi zayıf olanın, Şabanın 15 inden sonra oruç tutmayıp, farz olan Ramazan-ı şerif orucuna hazırlanması iyi olur. Sağlığı yerinde olan ise, Şaban ayının çoğunu, hatta tamamını oruçlu geçirebilir.

Sual: Berat gecesinde, kaderimiz tekrar mı yazılıyor?
CEVAP
Hayır. Kader, ezelde Levh-i mahfuzda yazılmıştır. Sonradan bir şey yazılmaz. Yani, Levh-i mahfuzda olacak değişiklikler ve ömürlerin artması ve kısalması da, ezelde yazılmıştır. Allahü teâlânın kaderi, yani ezeldeki ilmi nasıl ise, Levh-i mahfuzdaki değişiklikler, ona uygun olur. (Tefsir-i Hazin)

Allahü teâlâ, ezelde, hiçbir şey yaratmadan önce, her şeyi takdir etti, diledi. Bunlardan, bir yıl içinde olacak her şeyi, Berat gecesinde meleklere bildirir. (S. Ebediyye)

Sual: Berat gecesinde vefat edecekler, dünyaya gelecekler ve amelleri yazılırmış. Bu gece insanın alın yazısı mı değişir? Yani bu gece ettiğimiz dualar yüzünden alın yazımız değişebiliyor mu?
CEVAP
Alın yazısı iki türlüdür:
Birisi dua ile, sadaka vermekle, iyilik etmekle değişir. Birisi ise asla değişmez. Mesela evlenmemiz, iş sahibi olmamız ya değişen kısımdandır veya değişmeyen. Biz bilemeyiz. Onun için dua ederiz, iyilik ederiz, değişen kısımdan ise o değişir. Mesela birisine bir bela geleceği alın yazısında var ise, yine alın yazısında bu kimse dua edecek o beladan kurtulacak diye yazılır. Biz de dua ederiz o belayı önlemiş oluruz. Berat gecesinde yazılacak olanlar da yine ezelde bildirilmiş olanlardır. Ömrün uzaması kısalması da böyledir. Şu iyiliği yapacak ve ömrü uzayacak yahut şu kötülüğü yapacak ve ömrü kısalacak diye yazılıdır. Demek ki hep iyilik yapmaya çalışmalıyız. Yaptığımız şeyler alın yazımızdır .Berat Gecesinde ne yapmalı dinimizislam.com

13 Ağustos 2008 Çarşamba

Kekik çayı ile gelen sağlık

Kekik
kekik

Bitki çayları, hem vücudumuzun hastalıklara karşı direncini artırır, hem de değişik yollarla vücudumuza giren mikropların dezenfekte edilerek dışarı atılmasını sağlar. En faydalı bitki çaylarından biri de kekik çayıdır. Sindirim sistemi üzerinde son derece etkili olan kekik çayı, hazmı kolaylaştırır, mide ağrılarını giderir, iştah açar. Ayrıca adet kanamalarını dengeler, kramplı adet ağrılarına iyi gelir, organizmayı güçlendirir ve ergenlik sivilcelerini engeller. Hücrelerde oluşan serbest radikallere bağlanarak vücudun dışına atılmasını sağlar. “Antioksidan”, “antikanserojen”, “antidiyabetik” ve “antikolestremik”tir. Ayrıca yaşlılığı geciktirir, tümör oluşumunu engeller, şekeri düşürür. ailevekadin.com

Göz altlarına ebegümeci

Gözlerin altındaki deri oldukça hassastır. Bu bölgede kolayca kırışıklıklar oluşabilir. Bitki özlerinden oluşturulan karışımlarla, gözlerinizin alt kısımlarına yapacağınız kompreslerle bu probleminizi halledebilirsiniz. Bunun için ebegümeci bitkisini kullanabilirsiniz. Ebegümecini
kaynatarak elde ettiğiniz suyu buzdolabında soğutun. Ardından bir miktar pamukla bu suya batırın ve göz altlarınızda 10 dakika bekletmek suretiyle kompres yapın. Bu şekilde, şişmeleri indireceğiniz gibi, kan dolaşımını hızlandırarak, bağ dokusunun elastikiyetini de artırabilirsiniz. ailevekadin.com

8 Ağustos 2008 Cuma

GIYBET ÂFETÎ

Gıybet, bir müslümanın veya bir zimmînin gizli bir kusu­runu arkasından söylemek olup, harbilerin ve açıkça günah işleyen müslümanların bu günahlarını bildirmek, müslümanlara zulmedenlerin ve alışverişte onları aldatanların yaptıkları bu fenalıkları duyurmak, müslümanları bunların şerrinden sakındırmak, müslümanlığı yanlış anlatanların ve yazanların bu iftiralarını söylemek lâzım olduğundan gıybet olmaz.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

"Mi'rac gecesi Cehennemi bana gösterdiler, etleri parça parça edilip, ağızlarına konduğu birtakım insanlar gördüm. Kendilerine bu kokmuş etleri yiyin diyorlardı. Bunların kimler olduğunu sual ettim. Cehennem meleklerinin reisi Mâlik, bunlar gıybet edenlerdir. Gıybet edenler şeytanın dostlarıdır dedi."

"Cehennemden en son çıkarılan kimse, gıybetten tevbe edendir. Cehenneme girenlerin ilki ise, gıybetten tevbe etmeden ölen kimsedir."

"Bir gıybet edeni, Allahü teâlâ on şeyle cezalandırır.

1- Rahmetinden uzak eder,

2- Meleklerden uzak eder,

3- Taatini, iyiliklerini yok eder.

4- Resûlullahın ruhunu ondan çevirir,

5- Allahü teâlâ ona gazap eder,

6- Ruhu teslim olurken, onu baş aşağı eder,

Dogal Grip tedavisi

C vitamini açısından zengin sebze ve meyvelerin yanı sıra soğan, turp ve balla hazırlayacağınız harika formül sizi gripten kurtaracaktır.

Mevsim olarak gribin, soğuk algınlığının kol gezdiği günlerde bulunuyoruz. Havaların sürekli değişkenlik göstermesi, gribe yakalanma riskini de artırıyor. Bu sebeple gazete ve televizyonlarda, gribe yakalanmamanın yolları veya yakalandıktan sonra bir an önce hastalıktan kurtulmak için alınabilecek tedbirler konusunda sık sık haberler ve uyarılar yer alıyor. Uyarıcılar kervanına bu hafta biz de katılalım dedik...

Sonbahar ve kış aylarında salgınlara yol açan grip bir enfeksiyon rahatsızlığıdır. Hastayı yatağa düşürecek şiddette şikayetlerle seyreden grip, 40 dereceye varan yüksek ateş, genel vücut kırgınlığı, şiddetli bel, eklem, kas ve baş ağrılarına yol açar, aşırı derecede halsizliğe sebep olur. Bunun yanı sıra burun tıkanıklığı olmadan akıntı ile kuru ve uzun süreli öksürük görülebilir. Bu özellikleri sebebiyle halk arasında “paçavra hastalığı” da denen grip; hasta kişilerin bulunduğu ortamlarda hapşırma, öksürme, öpüşme veya tokalaşma gibi elle temas sonrasında kolaylıkla bulaşabilir.


Nasıl tedavi edilir?
Grip tedavisinde asıl olan yatak istirahati ve ortaya çıkan şikayetleri azaltmaya yönelik destekleyici tedavilerdir. 3-4 gün evden çıkmadan dinlenilmeli, ateş düşürücü ilaçlarla birlikte bol miktarda sıvı gıda ve su alınmalı. Uzmanlara göre; grip ve benzeri hastalıklarda antibiyotiklerin fazla bir faydası yoktur. Gripten korunmak için kalabalık ve havasız ortamlardan uzak kalmak gerekir. Aşırı yorgunluk, alkol ve sigara da hastalığa davetiye çıkarabilir. C vitamini açısından zengin sebze ve meyvelerden bol yemek, temiz havada egzersiz yapmak vücudun direncini artırır. Ayrıca şifalı bitkilerle hazırlanmış formüllerden de yararlanılabilir.


Mükemmel bir formül
Bu formüllerden biri de Gaziosmanpaşa Üniversitesi Bitki Koruma Bölüm eski Başkanı Prof. Dr. Zeki Özer’in “gripten kurtulmak için birebir” dediği formül...

7 Ağustos 2008 Perşembe

Dilini koruyan, kurtulur

Dil, büyük bir nimettir. İyiliği de kötülüğü de büyüktür. Cennete de, Cehenneme de götürür. Cirmi küçük, cürmü ise büyüktür. İman ve küfür dildeki ifadeden anlaşılır. Dil ile, ya hak veya batıl konuşulur. İnsanda bulunan diğer uzuvların sahası, dil gibi geniş değildir. Bir kimse Peygamber efendimize;
-Ya Resulallah! Cennet’e götürecek bir ameli bana öğret, diye arz edince, Resulullah efendimiz;
-Aç kimseleri doyur, susuz olana su ver, Allahü teâlânın emirlerini insanlara öğret, haram ve yasak olan kötü şeyleri de insanlardan menet. Bunlara gücün yetmezse, hayırlı, güzel olmayan sözlerden dilini sakındır, buyurmuştur.

Diline sahip olan kimse dünyada düşmanlarından, ahirette ise, ateşten kurtulur. Hadis-i şerifte; (Ya hayır söyle veya sus. Susan kurtulur) buyurulmuştur.

Faydasız konuşmak, münakaşa etmek, alay etmek, söz taşımak, yalan söylemek, lanet etmek ve gıybet etmek gibi fiiller, hep dil ile olmaktadır. Halbuki Şeyh Sadi-i Şirazi hazretleri; “Dil; şükretmek içindir. Rabbini bilen, dilini gıybet için kullanmaz. Kulak; Kur’an-ı kerim ve nasihat dinlemek içindir. Batıl ve boş sözler için değildir. İki göz; Allahü teâlânın kudret ve sanatını görmek içindir. Eşin dostun ayıbını görmek için değildir” buyurmaktadır.

Bir kimse, Eyyub-i Sahtiyani hazretlerine;
-Bana nasihatte bulununuz deyince, cevabında;
-Diline sahip ol, az konuşmaya dikkat et buyurmuştur.

Zünnun-i Mısri hazretlerine;
-Kalbini en güzel koruyan kimdir? diye sorduklarında;
-Diline en çok hakim olan cevabını vermiştir.

Dil, yırtıcı bir hayvan gibidir, serbest bırakılırsa sahibini parçalar. Sükut eden, hataya düşmekten, yalandan, dedikodudan, söz taşımaktan, kendini övmekten, boş konuşmaktan ve daha birçok dil afetlerinden kurtulur.

Çok konuşanın dili sürçer, kalbi kararır. Kalbi kararan da, hata üstüne hata yapar ve kalb kırar da farkında bile olmaz. Diline sahip olan, dinini korur.

Çok konuşan hata eder. Eshab-ı kiram hep hayır konuştukları halde, belki boş bir söz söyleriz diye sükut ederlerdi. Bunun için hazret-i Ebu Bekir, ağzına taş koyar ve; “Başa gelen bütün felaketler bundan gelir” buyururdu.

Bişr-i Hafi hazretleri de buyurdu ki:
“Dünyada aziz olmak, ahirette de selamette olmak isteyen, diline sahip olsun.”

Diline sahip olmayanı, şeytan her sahada oynatır. Büyük bir uçurumun kenarına getirip, yüzüstü yuvarlar, felakete sürükler. Dile ahlak dizgini vurulursa, dünya ve ahiret saadetine kavuşur. Başıboş bırakılırsa zarardan zarara girer. Uzuvlarımızdan en çok isyan edeni dildir. Kolaylıkla istediği tarafa gider. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her sabah, bütün uzuvlar, yalvararak dile derler ki: Bizim hakkımızı gözetmekte, Allah’tan kork, kötü söz söyleme, bizi ateşte yakma! Bizim dine uyup uymamamız senin sebebinledir. Sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Sen eğri olursan biz de eğri oluruz.)

Eshab-ı kiramdan Ukbe bin Amir hazretleri, Resulullah efendimize;
-Dünya ve ahirette kurtuluş ne ile olur ya Resulallah? diye sual edince, Peygamber efendimiz;
-Dilini muhafaza eyle. Zaruret olmadıkça evinden çıkma. Günahlarını hatırlayıp, ağla. Kurtuluş bunlarla olur buyurmuştur.

Ali el-Masisi hazretleri, fazla konuşmayı sevmez, çok konuşanın hata yapacağını bilir, dilin afetinin, çok konuşmakta olduğunu bildirir ve; “Allahü teâlâ her şey için iki kapı, dil için ise dört kapı yapmıştır. Dudaklar iki kapı, dişler de iki kapıdır” buyururdu.

Netice olarak susmak, dilini korumak, açık bir hikmet ve güzel bir haslettir. Dilin susması kalbin susmasına, kalbin susması da kişinin Rabbini tanımasına sebep olur. İnsanın selameti, dilini korumasındadır. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(Bir kimse, dilini tutarsa, Allahü teâlâ onun utanacak şeylerini örter. Gadabını tutarsa, kıyamet günü, Allahü teâlâ azabını ondan çeker. Bir kimse Allahü teâlâya yalvarırsa, onun duasını kabul eder.)
09.06.2008
Osman Ünlü

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Rating , 10 out of 10 based on 250 ratings